folder Tahribat.com Forumları
linefolder Gündem - Güncel Konular
linefolder Gelecek 40 Yıl İçinde Neler Olacak?



Gelecek 40 Yıl İçinde Neler Olacak?

  1. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    ArduouS
    ArduouS's avatar
    Kayıt Tarihi: 09/Nisan/2007
    Erkek
    Slothere bunu yazdı

    Bir yıl sonrasında ne olacağını hiç kimse öngöremezken 40 yıl gibi bir sürenin ön görülmesini beklemek fazla ütopik öyle değil mi? En gelişmiş ülkelerde, alanında en yetkin kişiler dahi farklı dallarda, farklı sistemlerde ön görüde bulunamıyorlar. Çok fazla değişken var. Sistemler eskisi gibi birkaç kolon üzerine oturtulmuş yapılardan, birkaç arter ile beslenen organlardan oluşmuyorlar. Örümcek ağı misali herşey birbirine karmaşık ve yapışkan bir halde bağlı durumda. Bir yerdeki problemi başka yerden tolere edebiliyorsunuz. 

    Söylediğin gibi herkesin eşit gelir dağılımına sahip olduğu, herkesin kendi kendine yetip yönettiği sistemin peşinden nice insanlar, nice fikirler koştu da yıllardır sonuç alınamadı. Yerel bazda ele aldığında bireysel başarılarla başkalarına emsal olan nice devrim yaşandı. Fakat bunların global çapta değişikliğe sebep olduğu söylemek güç. Belki bazı konularda farkındalık yaratması açısından faydalı olduğunu söyleyebiliriz. Ama bu devrimleri bulundukları çağ ve imkanlarda ele almak, masalsı olay örgüsünü, renkli paletle üzerinden geçilmiş yerleri çıkarıp o şekilde yorumlamak lazım. Uygulanabilirliğini tartmak lazım. Daha da önemlisi karşıt olunanı iyi bilmek, kıyas yapacak kadar birikimde bulunmak lazım.

    Mantıkla yaklaştığında herkesin eşit olması gibi bir fikir başlı başına saçmalık. İllaki kademe düzeni olacak ve olmalı. Herkes eşit değil. Bir kişinin kapasitesiyle diğeri bir değil. Herkes aynı eğitime, aynı birikime sahip değil ve hiçbir zaman olamaz. İkizleri 20 yaşına kadar aynı evde, aynı yiyeceklerle besleyip aynı hocalarla aynı dersleri verseniz dahi o iki insan sonunda aynı kapasiteye ve birikime sahip olamaz. Oldu da ezber vs. derken ortak paydada yer almaları sağlandı. Bir şekilde birisinin bakışı diğerinden illaki farklı olacaktır. Birisinin gözü bir nesneye odaklandığında farklı bir yeri, diğerinin farklı bir yeri dikkate değer bulacaktır. Birisi bir fikri sıcak bulurken diğeri aynı fikre soğuk yaklaşacaktır. 

    Bu örnekle bazı şeylerin dış çerçevesini çizdiğimize göre şu anki durumu ele aldığımızda herkese eşit eğitim verildiğini ve herkesin eşit kapasiteye sahip olduğunu düşünüyor musunuz? Geniş kapasiteli ve kendini eğitmiş bir insanla hayatını pamuk ipliğinde asılı halde, başkalarının eline bırakan bir insanın aynı düzeyde imkanlara sahip olmasını nasıl beklersiniz? Adaletsizlik vb. sıkıntılar ile hakkını alamayanlar da var o ayrı bir durum. Ama bir başkası o hakkı ele geçirebiliyorsa, o yoldan bir defa geçildiyse, iyi veya kötü olsun o yol mevcutsa bir başkası da o yoldan bir şekilde geçmeyi başarabilir. Yolun başında pes edip herşeyi akışına bırakıp bir idealin peşinden koşmayan, azmetmeyen bir insan ile diğerini nasıl aynı kefeye koyabiliriz? Eğer günün birinde herkesin eşit olmasını sağlayacak bir sistem geliştirilirse (bunun fizyolojik olarakta sağlanması gerekiyor) bu söylenenin olmaması için hiçbir engel kalmaz. Ama o zamanda her insanın aynı tip olduğu bir dünyada "insanlar robotlaştırılmaya çalışılıyor, hayal gücü, özgürlükler kısıtlanıyor" deniliyor. Büyük bir ikilem.

    Bu yapılan doğru değil fakat ben kendimce birkaç öngörüde bulunayım.

    Dünya genelinde nüfus ve dengesiz yerleşim sebebiyle doğa tahribatının yıllar geçtikçe kendi etkisini iyiyden iyiye göstereceğini düşünüyorum. Örneğin İstanbul gibi bir şehirde milyonlar yaşarken daha kırsal bölgelerde 10 binlerce kişi yaşıyorsa daha da kötüsü o bölgede üretilenlerle o şehirler beslenmeye çalışılıyorsa bu bir noktada sıkıntıya sebebiyet verecektir. Mesela yakın zamanda su sıkıntısı yaşanacağına dair gözlemler ve araştırmalar var. Bu susuzluk neden daha doğu, güney bölgelerde olmuyor da İstanbul gibi bir yerde oluyor (oralarda da oluyor ama daha göze batması açısından İstanbul örneğini veriyorum)? Çünkü kapasitesinin, aldığı yağış miktarı ve biriken su miktarının çok üstünde nüfusa ve yerleşime sahip olması sebebiyle istediğiniz önlemi alın o bölgede mutlaka bir sıkıntı yaşanacaktır. Kaldı ki bu yılda bile her geçen zamanda nüfus kademeli ve ivmeli bir şekilde artmaya devam ediyor. "Şehirli" olmak günümüzde sıkıntılı bir hal almaya başladı. Yakın zamanda belki de hükümet eliyle yerleşim konusunda bazı düzenlemeler yapılabileceğini düşünüyorum. Sadece İstanbul ve Türkiye değil dünyada bunun benzer şekilde olacağı görüşündeyim.

    Ben Türkiye'nin 2023'te resmedildiği gibi bir şeriat ülkesi olacağını düşünmüyorum. İstenen şey şeriat değil. İstenen, dünyanın bir çok ülkesinde örnekleri bulunan federasyon sistemi. Türkiye Cumhuriyeti yerine daha ılıman bir Anadolu birliği kapsamındaki bir sistem. Çok dilli ve farklı etnik kökene sahip insanların bulunduğu bir yerleşim ve bölgesel yönetimler. Kanlı, sıkıntılı olacak. Ama her geçişte illaki böylesine çatışmalar, fikir ayrılıkları olacaktır. Göründüğü kadarıyla bunu önleyebilecek "dur kardeşim, sen ne yapıyorsun" diyebilecek bir potansiyel de yok. Belki 2023 olmaz ama uzak gelecekte bir yerde bu raddeye varılacağını düşünüyorum.

    bak benim anlatmak istediğim zengin ile fakir arasındaki fark aldı başını gitti fark çok gözle görülür şekilde açılmaya başladı. Bilirsin sınırlar zorlanınca bardak taşar... Fakir daha fakirleşti zengin malına mal kattı... En basiti bir apple in 1yıllık ithalat miktarı türkiyedeki dolar rezervine denk. Böyle olunca bir taraf zenginleşiyor sürekli diğer taraf yoksulluğa sürükleniyor...  Sana şöyle bir misal verebilirim. Mertere geçen hafta gittim tbtden müridlerin açtığı bir konudan esinlenerek fiyatlara baktım ki oda ne... AVM lerdeki kıyafetler daha ucuz ve kaliteli... Neden dersen adamlar büyük alımlar yapıp büyük iskontolarla iş çeviriyorlar. Sen olsan pahalı kalitesizmi ürün alırsın ucuz kalitelimi? Küçük esnaf batacak. İsyan edenlerin sayısı artarak büyük bir dalga halini alacak. Ozaman? 

     

    Ha dediğin tabikii doğru.... Herkes bir değil. Ama çalışan biriyle patron olan birinin kazandıkları belli bir oranda dağılmalı... patron 2 milyon dolar kazanırken bir ayda işçi 850 lira asgari ücret alırsa bu iş biyerden sonra işin içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Anlatmak istediğim çalışıp çalışmamak iyi yaşamak isteyip emek vermeyen insanlarla çalışıp kendini geliştirmiş insanlar tabiki farklı konumda olacak... Ama patronla çalışan arasında uçurumlar olmayacak. böyle bir sistem ... Aslında insanlar % sistemiyle çalışmalı kârın %lik sisteme göre dağılımı. Bu nasıl olacak dersen.


    Aylık kar 2milyon tl. Patron maaşı %20 Mühendis %5 Vasıfsız işçi %2 gibi .... bilmem anlatabildimmi çalışmayıp gökten para gelmesini bekleyen zaten suck my dick :D

  2. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    anarsistherif
    anarsistherif's avatar
    Kayıt Tarihi: 27/Ağustos/2009
    Erkek

    Kapitalizmin zayıf olduğu bir çok ülkede sallanacağı ve hatta bazı yerlerde yıkılacağını düşünebiliriz ancak yerine gelecek şey kapitalizmden daha güçlü ve daha beter olacaktır.

    çünkü devrimci düşünceler yeterince toplumsallaşmış değil. insanlar kapitalizmi yıkmak istiyor olabilir ama yerine ne koyacaklarına dair bir fikirleri yok. kapitalistler ise elbette salak değiller. böyle bir durumda kapitalizm çok daha ağır biçimde kendisini gösterecektir. insanlar kapitalizmi yıktıkları zaman yerine yeni bir toplumsal örgütlenmeyi oluşturamazlarsa sefalet içinde kalacaklardır ve kapitalizmi tekrar ister hale geleceklerdir.


    =)
  3. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Austen
    Austen's avatar
    Kayıt Tarihi: 13/Ağustos/2012
    Erkek
    ArduouS bunu yazdı
    Slothere bunu yazdı

    Bir yıl sonrasında ne olacağını hiç kimse öngöremezken 40 yıl gibi bir sürenin ön görülmesini beklemek fazla ütopik öyle değil mi? En gelişmiş ülkelerde, alanında en yetkin kişiler dahi farklı dallarda, farklı sistemlerde ön görüde bulunamıyorlar. Çok fazla değişken var. Sistemler eskisi gibi birkaç kolon üzerine oturtulmuş yapılardan, birkaç arter ile beslenen organlardan oluşmuyorlar. Örümcek ağı misali herşey birbirine karmaşık ve yapışkan bir halde bağlı durumda. Bir yerdeki problemi başka yerden tolere edebiliyorsunuz. 

    Söylediğin gibi herkesin eşit gelir dağılımına sahip olduğu, herkesin kendi kendine yetip yönettiği sistemin peşinden nice insanlar, nice fikirler koştu da yıllardır sonuç alınamadı. Yerel bazda ele aldığında bireysel başarılarla başkalarına emsal olan nice devrim yaşandı. Fakat bunların global çapta değişikliğe sebep olduğu söylemek güç. Belki bazı konularda farkındalık yaratması açısından faydalı olduğunu söyleyebiliriz. Ama bu devrimleri bulundukları çağ ve imkanlarda ele almak, masalsı olay örgüsünü, renkli paletle üzerinden geçilmiş yerleri çıkarıp o şekilde yorumlamak lazım. Uygulanabilirliğini tartmak lazım. Daha da önemlisi karşıt olunanı iyi bilmek, kıyas yapacak kadar birikimde bulunmak lazım.

    Mantıkla yaklaştığında herkesin eşit olması gibi bir fikir başlı başına saçmalık. İllaki kademe düzeni olacak ve olmalı. Herkes eşit değil. Bir kişinin kapasitesiyle diğeri bir değil. Herkes aynı eğitime, aynı birikime sahip değil ve hiçbir zaman olamaz. İkizleri 20 yaşına kadar aynı evde, aynı yiyeceklerle besleyip aynı hocalarla aynı dersleri verseniz dahi o iki insan sonunda aynı kapasiteye ve birikime sahip olamaz. Oldu da ezber vs. derken ortak paydada yer almaları sağlandı. Bir şekilde birisinin bakışı diğerinden illaki farklı olacaktır. Birisinin gözü bir nesneye odaklandığında farklı bir yeri, diğerinin farklı bir yeri dikkate değer bulacaktır. Birisi bir fikri sıcak bulurken diğeri aynı fikre soğuk yaklaşacaktır. 

    Bu örnekle bazı şeylerin dış çerçevesini çizdiğimize göre şu anki durumu ele aldığımızda herkese eşit eğitim verildiğini ve herkesin eşit kapasiteye sahip olduğunu düşünüyor musunuz? Geniş kapasiteli ve kendini eğitmiş bir insanla hayatını pamuk ipliğinde asılı halde, başkalarının eline bırakan bir insanın aynı düzeyde imkanlara sahip olmasını nasıl beklersiniz? Adaletsizlik vb. sıkıntılar ile hakkını alamayanlar da var o ayrı bir durum. Ama bir başkası o hakkı ele geçirebiliyorsa, o yoldan bir defa geçildiyse, iyi veya kötü olsun o yol mevcutsa bir başkası da o yoldan bir şekilde geçmeyi başarabilir. Yolun başında pes edip herşeyi akışına bırakıp bir idealin peşinden koşmayan, azmetmeyen bir insan ile diğerini nasıl aynı kefeye koyabiliriz? Eğer günün birinde herkesin eşit olmasını sağlayacak bir sistem geliştirilirse (bunun fizyolojik olarakta sağlanması gerekiyor) bu söylenenin olmaması için hiçbir engel kalmaz. Ama o zamanda her insanın aynı tip olduğu bir dünyada "insanlar robotlaştırılmaya çalışılıyor, hayal gücü, özgürlükler kısıtlanıyor" deniliyor. Büyük bir ikilem.

    Bu yapılan doğru değil fakat ben kendimce birkaç öngörüde bulunayım.

    Dünya genelinde nüfus ve dengesiz yerleşim sebebiyle doğa tahribatının yıllar geçtikçe kendi etkisini iyiyden iyiye göstereceğini düşünüyorum. Örneğin İstanbul gibi bir şehirde milyonlar yaşarken daha kırsal bölgelerde 10 binlerce kişi yaşıyorsa daha da kötüsü o bölgede üretilenlerle o şehirler beslenmeye çalışılıyorsa bu bir noktada sıkıntıya sebebiyet verecektir. Mesela yakın zamanda su sıkıntısı yaşanacağına dair gözlemler ve araştırmalar var. Bu susuzluk neden daha doğu, güney bölgelerde olmuyor da İstanbul gibi bir yerde oluyor (oralarda da oluyor ama daha göze batması açısından İstanbul örneğini veriyorum)? Çünkü kapasitesinin, aldığı yağış miktarı ve biriken su miktarının çok üstünde nüfusa ve yerleşime sahip olması sebebiyle istediğiniz önlemi alın o bölgede mutlaka bir sıkıntı yaşanacaktır. Kaldı ki bu yılda bile her geçen zamanda nüfus kademeli ve ivmeli bir şekilde artmaya devam ediyor. "Şehirli" olmak günümüzde sıkıntılı bir hal almaya başladı. Yakın zamanda belki de hükümet eliyle yerleşim konusunda bazı düzenlemeler yapılabileceğini düşünüyorum. Sadece İstanbul ve Türkiye değil dünyada bunun benzer şekilde olacağı görüşündeyim.

    Ben Türkiye'nin 2023'te resmedildiği gibi bir şeriat ülkesi olacağını düşünmüyorum. İstenen şey şeriat değil. İstenen, dünyanın bir çok ülkesinde örnekleri bulunan federasyon sistemi. Türkiye Cumhuriyeti yerine daha ılıman bir Anadolu birliği kapsamındaki bir sistem. Çok dilli ve farklı etnik kökene sahip insanların bulunduğu bir yerleşim ve bölgesel yönetimler. Kanlı, sıkıntılı olacak. Ama her geçişte illaki böylesine çatışmalar, fikir ayrılıkları olacaktır. Göründüğü kadarıyla bunu önleyebilecek "dur kardeşim, sen ne yapıyorsun" diyebilecek bir potansiyel de yok. Belki 2023 olmaz ama uzak gelecekte bir yerde bu raddeye varılacağını düşünüyorum.

    bak benim anlatmak istediğim zengin ile fakir arasındaki fark aldı başını gitti fark çok gözle görülür şekilde açılmaya başladı. Bilirsin sınırlar zorlanınca bardak taşar... Fakir daha fakirleşti zengin malına mal kattı... En basiti bir apple in 1yıllık ithalat miktarı türkiyedeki dolar rezervine denk. Böyle olunca bir taraf zenginleşiyor sürekli diğer taraf yoksulluğa sürükleniyor...  Sana şöyle bir misal verebilirim. Mertere geçen hafta gittim tbtden müridlerin açtığı bir konudan esinlenerek fiyatlara baktım ki oda ne... AVM lerdeki kıyafetler daha ucuz ve kaliteli... Neden dersen adamlar büyük alımlar yapıp büyük iskontolarla iş çeviriyorlar. Sen olsan pahalı kalitesizmi ürün alırsın ucuz kalitelimi? Küçük esnaf batacak. İsyan edenlerin sayısı artarak büyük bir dalga halini alacak. Ozaman? 

     

    Ha dediğin tabikii doğru.... Herkes bir değil. Ama çalışan biriyle patron olan birinin kazandıkları belli bir oranda dağılmalı... patron 2 milyon dolar kazanırken bir ayda işçi 850 lira asgari ücret alırsa bu iş biyerden sonra işin içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Anlatmak istediğim çalışıp çalışmamak iyi yaşamak isteyip emek vermeyen insanlarla çalışıp kendini geliştirmiş insanlar tabiki farklı konumda olacak... Ama patronla çalışan arasında uçurumlar olmayacak. böyle bir sistem ... Aslında insanlar % sistemiyle çalışmalı kârın %lik sisteme göre dağılımı. Bu nasıl olacak dersen.


    Aylık kar 2milyon tl. Patron maaşı %20 Mühendis %5 Vasıfsız işçi %2 gibi .... bilmem anlatabildimmi çalışmayıp gökten para gelmesini bekleyen zaten suck my dick :D

    İlk mesajında eşit gelir dağılımı istediğin için onları söylemiştim. Söylediğin gibi bence de iş yapanın yaptığı işin önemine göre maaş alması gerekiyor. Ama patrona sen kazanılan paranın şu miktarını patronsun diye alırsın, kalanı çalışanlara dağıtmalısın denilemez. En azından kapitalist sistemde diyemezsin. Bir işte herkes patron olur o zaman herkes istediği kadar para almaya başlar. Patrona (şirkete) para girmez. 

    Bence esas sıkıntı insanların az işle ve bilgiyle çok kazanmak istemesinden kaynaklanıyor. Herkes iyi yaşama hakkına sahip. Ama kazanmak için farklı olmayı bilmek gerekiyor. Elinden geleni minimum düzeyde yapan sonrasında dünyaları bekleyenler bu ayaklanmanın ön saflarında bulunuyor ve sayının çok olmasını sağlıyorsa bu şekilde bir yorum yapmak bence doğru olacaktır. İllaki arada bunların gölgesinde kalmış, sindirilen insanlar da var. Ama onlar da şark kurnazlarının arasında kaynayıp gidiyorlar, onlar da aynı kefeye konuyorlar.

    Apple örneği biraz garip olmuş. Şirkete kota koyup "bu kadar üreteceksin, bu kadar gelirden fazlası gelmeye başladı mı üretimi durduracaksın" mı demek gerekiyor? Bir başarı var ki o şirketlere rağbet oluyor. Böyle bir kısıtlama doğru değil. Bu konudaki önerini daha geniş bir şekilde dinlemek isterim. Küçük esnaf iş yapamıyor diye toplu üretimi mi kısıtlayalım? Böyle oldu mu piyasadaki mal miktarı azalıp yine vatandaşa fiyat farkı olarak yansımayacak mı? Terziler iş yapsın diye mağazalara kısıtlama getirip bir terzinin bir pantolonu 1 haftada dikmesini bekleyip öyle mi satış yapacağız? Dediğin gibi normal bir malı bir avm'de 20 liraya bulurken küçük esnaf aynı malı, daha kalitesiz bir halde 40 liraya satmaya çalışıyorsa burada neden 20 liraya satana çatmamız gerekiyor? Küçük esnafta iş yapmalı. Ama yerini bilerek bunu yapmalı. Siz avm ile aşık atacak durumda olmadığınızı bildiğiniz halde körü körüne bir işe giriyorsanız sonunda istediğinizi alamadığınızda "sistem bizi eziyor, hiçe sayıyor" diyorsanız kusura bakmayın ama suç sizde. Şartlar 50-100-200 yıl öncesindeki gibi değil. Meslek alanları zamanla kaybolur ve kaybolmak zorunda. Miadını doldurmuş sektörlerde geçim sağlamaya çalışanların kendisini daha iyi yetiştirmesi, farklı alanlara yönelmesi gerekli. İmkansızlıktan veya tembellikten hayatında bir şey olamamış, son çareyi ticarette yada esnaflıkta bulmuş bir insanın avm, mağaza düşmanlığı yapmasının mantıkta yeri yok. Devir bilgi devri. Kendini geliştirmek hiç olmadığı kadar kolay. İnternetten video izleyerek bir meslekte az biraz bir şeyler yapabilecek seviyelere gelebiliyorsunuz. Buna direnip, kendini bu imkanlardan uzak tutup, bildiğini okuyup sonunda "ezildik, yaşamayalım daha iyi" demek doğru değil.

    Özetle ne kadar emek, o kadar başarı ve kazanç. Diğeri mantığa aykırı.

    Austen tarafından 19/Şub/14 14:30 tarihinde düzenlenmiştir
  4. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    ArduouS
    ArduouS's avatar
    Kayıt Tarihi: 09/Nisan/2007
    Erkek
    Slothere bunu yazdı
    ArduouS bunu yazdı
    Slothere bunu yazdı

    Bir yıl sonrasında ne olacağını hiç kimse öngöremezken 40 yıl gibi bir sürenin ön görülmesini beklemek fazla ütopik öyle değil mi? En gelişmiş ülkelerde, alanında en yetkin kişiler dahi farklı dallarda, farklı sistemlerde ön görüde bulunamıyorlar. Çok fazla değişken var. Sistemler eskisi gibi birkaç kolon üzerine oturtulmuş yapılardan, birkaç arter ile beslenen organlardan oluşmuyorlar. Örümcek ağı misali herşey birbirine karmaşık ve yapışkan bir halde bağlı durumda. Bir yerdeki problemi başka yerden tolere edebiliyorsunuz. 

    Söylediğin gibi herkesin eşit gelir dağılımına sahip olduğu, herkesin kendi kendine yetip yönettiği sistemin peşinden nice insanlar, nice fikirler koştu da yıllardır sonuç alınamadı. Yerel bazda ele aldığında bireysel başarılarla başkalarına emsal olan nice devrim yaşandı. Fakat bunların global çapta değişikliğe sebep olduğu söylemek güç. Belki bazı konularda farkındalık yaratması açısından faydalı olduğunu söyleyebiliriz. Ama bu devrimleri bulundukları çağ ve imkanlarda ele almak, masalsı olay örgüsünü, renkli paletle üzerinden geçilmiş yerleri çıkarıp o şekilde yorumlamak lazım. Uygulanabilirliğini tartmak lazım. Daha da önemlisi karşıt olunanı iyi bilmek, kıyas yapacak kadar birikimde bulunmak lazım.

    Mantıkla yaklaştığında herkesin eşit olması gibi bir fikir başlı başına saçmalık. İllaki kademe düzeni olacak ve olmalı. Herkes eşit değil. Bir kişinin kapasitesiyle diğeri bir değil. Herkes aynı eğitime, aynı birikime sahip değil ve hiçbir zaman olamaz. İkizleri 20 yaşına kadar aynı evde, aynı yiyeceklerle besleyip aynı hocalarla aynı dersleri verseniz dahi o iki insan sonunda aynı kapasiteye ve birikime sahip olamaz. Oldu da ezber vs. derken ortak paydada yer almaları sağlandı. Bir şekilde birisinin bakışı diğerinden illaki farklı olacaktır. Birisinin gözü bir nesneye odaklandığında farklı bir yeri, diğerinin farklı bir yeri dikkate değer bulacaktır. Birisi bir fikri sıcak bulurken diğeri aynı fikre soğuk yaklaşacaktır. 

    Bu örnekle bazı şeylerin dış çerçevesini çizdiğimize göre şu anki durumu ele aldığımızda herkese eşit eğitim verildiğini ve herkesin eşit kapasiteye sahip olduğunu düşünüyor musunuz? Geniş kapasiteli ve kendini eğitmiş bir insanla hayatını pamuk ipliğinde asılı halde, başkalarının eline bırakan bir insanın aynı düzeyde imkanlara sahip olmasını nasıl beklersiniz? Adaletsizlik vb. sıkıntılar ile hakkını alamayanlar da var o ayrı bir durum. Ama bir başkası o hakkı ele geçirebiliyorsa, o yoldan bir defa geçildiyse, iyi veya kötü olsun o yol mevcutsa bir başkası da o yoldan bir şekilde geçmeyi başarabilir. Yolun başında pes edip herşeyi akışına bırakıp bir idealin peşinden koşmayan, azmetmeyen bir insan ile diğerini nasıl aynı kefeye koyabiliriz? Eğer günün birinde herkesin eşit olmasını sağlayacak bir sistem geliştirilirse (bunun fizyolojik olarakta sağlanması gerekiyor) bu söylenenin olmaması için hiçbir engel kalmaz. Ama o zamanda her insanın aynı tip olduğu bir dünyada "insanlar robotlaştırılmaya çalışılıyor, hayal gücü, özgürlükler kısıtlanıyor" deniliyor. Büyük bir ikilem.

    Bu yapılan doğru değil fakat ben kendimce birkaç öngörüde bulunayım.

    Dünya genelinde nüfus ve dengesiz yerleşim sebebiyle doğa tahribatının yıllar geçtikçe kendi etkisini iyiyden iyiye göstereceğini düşünüyorum. Örneğin İstanbul gibi bir şehirde milyonlar yaşarken daha kırsal bölgelerde 10 binlerce kişi yaşıyorsa daha da kötüsü o bölgede üretilenlerle o şehirler beslenmeye çalışılıyorsa bu bir noktada sıkıntıya sebebiyet verecektir. Mesela yakın zamanda su sıkıntısı yaşanacağına dair gözlemler ve araştırmalar var. Bu susuzluk neden daha doğu, güney bölgelerde olmuyor da İstanbul gibi bir yerde oluyor (oralarda da oluyor ama daha göze batması açısından İstanbul örneğini veriyorum)? Çünkü kapasitesinin, aldığı yağış miktarı ve biriken su miktarının çok üstünde nüfusa ve yerleşime sahip olması sebebiyle istediğiniz önlemi alın o bölgede mutlaka bir sıkıntı yaşanacaktır. Kaldı ki bu yılda bile her geçen zamanda nüfus kademeli ve ivmeli bir şekilde artmaya devam ediyor. "Şehirli" olmak günümüzde sıkıntılı bir hal almaya başladı. Yakın zamanda belki de hükümet eliyle yerleşim konusunda bazı düzenlemeler yapılabileceğini düşünüyorum. Sadece İstanbul ve Türkiye değil dünyada bunun benzer şekilde olacağı görüşündeyim.

    Ben Türkiye'nin 2023'te resmedildiği gibi bir şeriat ülkesi olacağını düşünmüyorum. İstenen şey şeriat değil. İstenen, dünyanın bir çok ülkesinde örnekleri bulunan federasyon sistemi. Türkiye Cumhuriyeti yerine daha ılıman bir Anadolu birliği kapsamındaki bir sistem. Çok dilli ve farklı etnik kökene sahip insanların bulunduğu bir yerleşim ve bölgesel yönetimler. Kanlı, sıkıntılı olacak. Ama her geçişte illaki böylesine çatışmalar, fikir ayrılıkları olacaktır. Göründüğü kadarıyla bunu önleyebilecek "dur kardeşim, sen ne yapıyorsun" diyebilecek bir potansiyel de yok. Belki 2023 olmaz ama uzak gelecekte bir yerde bu raddeye varılacağını düşünüyorum.

    bak benim anlatmak istediğim zengin ile fakir arasındaki fark aldı başını gitti fark çok gözle görülür şekilde açılmaya başladı. Bilirsin sınırlar zorlanınca bardak taşar... Fakir daha fakirleşti zengin malına mal kattı... En basiti bir apple in 1yıllık ithalat miktarı türkiyedeki dolar rezervine denk. Böyle olunca bir taraf zenginleşiyor sürekli diğer taraf yoksulluğa sürükleniyor...  Sana şöyle bir misal verebilirim. Mertere geçen hafta gittim tbtden müridlerin açtığı bir konudan esinlenerek fiyatlara baktım ki oda ne... AVM lerdeki kıyafetler daha ucuz ve kaliteli... Neden dersen adamlar büyük alımlar yapıp büyük iskontolarla iş çeviriyorlar. Sen olsan pahalı kalitesizmi ürün alırsın ucuz kalitelimi? Küçük esnaf batacak. İsyan edenlerin sayısı artarak büyük bir dalga halini alacak. Ozaman? 

     

    Ha dediğin tabikii doğru.... Herkes bir değil. Ama çalışan biriyle patron olan birinin kazandıkları belli bir oranda dağılmalı... patron 2 milyon dolar kazanırken bir ayda işçi 850 lira asgari ücret alırsa bu iş biyerden sonra işin içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Anlatmak istediğim çalışıp çalışmamak iyi yaşamak isteyip emek vermeyen insanlarla çalışıp kendini geliştirmiş insanlar tabiki farklı konumda olacak... Ama patronla çalışan arasında uçurumlar olmayacak. böyle bir sistem ... Aslında insanlar % sistemiyle çalışmalı kârın %lik sisteme göre dağılımı. Bu nasıl olacak dersen.


    Aylık kar 2milyon tl. Patron maaşı %20 Mühendis %5 Vasıfsız işçi %2 gibi .... bilmem anlatabildimmi çalışmayıp gökten para gelmesini bekleyen zaten suck my dick :D

    İlk mesajında eşit gelir dağılımı istediğin için onları söylemiştim. Söylediğin gibi bence de iş yapanın yaptığı işin önemine göre maaş alması gerekiyor. Ama patrona sen kazanılan paranın şu miktarını patronsun diye alırsın, kalanı çalışanlara dağıtmalısın denilemez. En azından kapitalist sistemde diyemezsin. Bir işte herkes patron olur o zaman herkes istediği kadar para almaya başlar. Patrona (şirkete) para girmez. 

    Bence esas sıkıntı insanların az işle ve bilgiyle çok kazanmak istemesinden kaynaklanıyor. Herkes iyi yaşama hakkına sahip. Ama kazanmak için farklı olmayı bilmek gerekiyor. Elinden geleni minimum düzeyde yapan sonrasında dünyaları bekleyenler bu ayaklanmanın ön saflarında bulunuyor ve sayının çok olmasını sağlıyorsa bu şekilde bir yorum yapmak bence doğru olacaktır. İllaki arada bunların gölgesinde kalmış, sindirilen insanlar da var. Ama onlar da şark kurnazlarının arasında kaynayıp gidiyorlar, onlar da aynı kefeye konuyorlar.

    Apple örneği biraz garip olmuş. Şirkete kota koyup "bu kadar üreteceksin, bu kadar gelirden fazlası gelmeye başladı mı üretimi durduracaksın" mı demek gerekiyor? Bir başarı var ki o şirketlere rağbet oluyor. Böyle bir kısıtlama doğru değil. Bu konudaki önerini daha geniş bir şekilde dinlemek isterim. Küçük esnaf iş yapamıyor diye toplu üretimi mi kısıtlayalım? Böyle oldu mu piyasadaki mal miktarı azalıp yine vatandaşa fiyat farkı olarak yansımayacak mı? Terziler iş yapsın diye mağazalara kısıtlama getirip bir terzinin bir pantolonu 1 haftada dikmesini bekleyip öyle mi satış yapacağız? Dediğin gibi normal bir malı bir avm'de 20 liraya bulurken küçük esnaf aynı malı, daha kalitesiz bir halde 40 liraya satmaya çalışıyorsa burada neden 20 liraya satana çatmamız gerekiyor? Küçük esnafta iş yapmalı. Ama yerini bilerek bunu yapmalı. Siz avm ile aşık atacak durumda olmadığınızı bildiğiniz halde körü körüne bir işe giriyorsanız sonunda istediğinizi alamadığınızda "sistem bizi eziyor, hiçe sayıyor" diyorsanız kusura bakmayın ama suç sizde. Şartlar 50-100-200 yıl öncesindeki gibi değil. Meslek alanları zamanla kaybolur ve kaybolmak zorunda. Miadını doldurmuş sektörlerde geçim sağlamaya çalışanların kendisini daha iyi yetiştirmesi, farklı alanlara yönelmesi gerekli. İmkansızlıktan veya tembellikten hayatında bir şey olamamış, son çareyi ticarette yada esnaflıkta bulmuş bir insanın avm, mağaza düşmanlığı yapmasının mantıkta yeri yok. 

    Özetle ne kadar emek, o kadar başarı ve kazanç. Diğeri mantığa aykırı.

    bak sen beni yine yanlış anlıyorsun kimse kısıtlamadan söz etmiyor anlıyormusun sadece çalışanın kazanacağı ile patronun kazanacağı para böyle çok çok dağlar kadar farkla olmaması gerekiyor. Daha çok satıcak herkes kazanırsa daha çok kazanıcak ama insanların imkanları fazlalaşmış olacak. Tabiki kaliteye göre ürün fiyatarı, insanların kazandıkları maaşlar kalitelerine göre birbirinden farklı olacak? Applede çalışan adamla general mobile deki birmi Allah aşkına :) hep kısıtlamadan bahsetmiştin, kısıtlanacak tabi patronların kazandıkları kısıtlanmazsa insanların refah seviyesi düşecek çünki ürün fiyatları artacak rakip firmalar azalacak rekabet azalacak...

  5. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    ZoRKaYa
    ZoRKaYa's avatar
    Kayıt Tarihi: 18/Eylül/2007
    Erkek
    ArduouS bunu yazdı
    HolyOne bunu yazdı

    Hocam onu anlaman için önce paranın ne olduğunu anlaman lazım.

    Bu düzen son 100 senenin düzeni değil milattan önce de zenginler, fakirler ve tabiki para da vardı.

    Örneğin eski Roma da yada 1700lerin avrupasında amerikasında eğer durumun yeterince iyiyse köleler satın alabilirdin. bir köle ortalama olarak bugünün ekonomik bir araba ücretiydi.

    Köleler bedava çalışıyordu fakat yine barınma, yemek, giyecek gibi ihtiyaçlarıyla ilgilienilmesi, işin öğretilmesi vs lazımdı. Ayrıca bunlar da salak değiller, seni kesmemeleri için başına birini koyman lazımdı. Bunların performansını ölçüp gereğinde kırbaçlamak da başlı başına bir işti.

    bu işi yaptırabilmek için de özgür fakir insanlar gerekiyordu bunlara da para vererek bu düzen yürüyordu. Fakat bir yerden sonra farkettiler ki köleler eşek gibi çalışıyor ama cahiller, yaptıkları işe yaratıcılık katamıyorlar, biraz eğitirsen, zaten başına bela oluyor. Zaten zenginler yeterince zengin olmuş, biraz da teknoloji ilerleyince farkettiler ki bunlarla uğraşacağına direk özgür ve fakir insanları çalıştırmak daha mantıklı.

    Baktılar böyle daha problemsiz yürüyor ve adil görünüyor, Bu sebepten yakın geçmişte kölelere özgürlük verildi. Fakat düzen fazla değişmedi. Artık köleler istekle çalışıyor ve çalışmak için sebepleri var, eğitim almalarında da bir sorun yok çünkü eğitim de devlet tekelinde.

    Şimdi askari ücretle çalışan biri tam olarak geçmişteki köle tanımına uymuyor ama güney korede, çinde fabrikada çalışan işçiler özgür de olsalar kölelerden kötü şartlarda çalışıyorlar.

    Gelecekte çindeki gibi topluluklar artacak fakat bu yine 100 yıllar alır 40 senede birşey değişmez. Çindeki fabrikalar burdaki gibi değil, Çindeki işçiler fabrikanın arazisindeki konutlarda kalıyor sabah hazırol rahat fln gibi komutlarla mars dinledikten sonra calismaya baslior gece 12 ye kadar calisip yatıyorlar. aldıkları parayı da fabrikanın arazisi içindeki hizmetlerde bitiriyorlar ztn 100 dolar bişey.

    Güney korede iş daha bok, haftanın 6 günü iş günü 1 günü de gönüllü iş günü (zorunlu). ztn orası bi cehennem. bence dünyadaki ülkeler yavaş yavaş bunlara benzer düzenler haline gelecekler

    Hocam başlarda iyi güzel okudumda sonlarda mantıksız konuşmuşsun eğer öyle olacaksa bu üretilen ürünleri kimler alacak? Zenginler deme bana dünyanın 1000 de 1 i zengin levelinin üstündedir en fazla, düşün sene adamlar şuan yılda 1milyon tv üretiyor diyelim millet o şekilde çalışırsa alım gücü olamayacak kime satacaklar :) ? artık zerrin özeri çağırıp uzaylılarla iletişime geçerler...

     

    son ağaç kesildiğinde, son nehir kirlendiğinde,son balık avlandığında; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak...


    Cemaatçiler o kalın yeri böyle değiştirirler :D

    son ağaç kesildiğinde, son nehir kirlendiğinde,son balık avlandığında; uzun adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak...


    echo "imzanız özel karakter içermemelidir";
  6. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    ugurben
    ugurben's avatar
    Kayıt Tarihi: 02/Nisan/2003
    Erkek

    şahsi gorusumu soracak olursanız;

    dunyada bir globallesme semptomu basladı bılıorsunz

    belkı bu ad altınad ınsanlar bır atak yapabılırler dıye dusunuyorum

    tabıkı ısın ekonomık boyutu da cabası

    onca ınsanın beslenmesı vs en onemlı faktor dıye dsunuyorum

    bence ınsanlar saglıklı gıda tarımları uzerıne durmalı kı bu emınım bır cok olaası ıhtımalı bertaraf edecektır ztn

    gıda ve su cok onemlı bır sorun

    3 yada 5 ıncı dunya savasını henuz dusunmuyorum...

    aclıga kıtlıga bır care bulunamzsa o zaman ınsan verımlı topraklar ıcın savaslar olabılır..

    dusunsenıze elınızde herseyı yapabılecek teknolıjılre olsa ne olur ?

    bugdayı ureteck topragınız olmadıktan sonra ?


    sevdigim 3 turk atasozu.. 1- besle kargayı atsın iftirayı, 2- yayılma sivril ( bu bir çin atasozudur), 3- luzumsuz eşek sucuk olur ( buda bir çin atasozudur ) ve son olarak, 4- ak akçe karagün kara akçe ak gün içindir...
  7. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    ersn
    ersn's avatar
    Banlanmış Üye
    Kayıt Tarihi: 04/Ekim/2011
    Erkek

    Şeyh tahtan inicek yerine çocuğu geçicek 20 yaşındaki sıpaya şeyh diceğiz : )


    küfrederiz villalara kulübeden
  8. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    PathfindeR00
    PathfindeR00's avatar
    Kayıt Tarihi: 03/Ocak/2006
    Erkek

    Malthus un nüfus teorisini incelemenizi tavsiye ederim. 

    2050 de iki buçuk ülke kalır. Türkiye, Almanya ve yarım Polanya.

  9. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    glaurung
    glaurung's avatar
    Kayıt Tarihi: 05/Temmuz/2011
    Erkek

    Olacak olan şeyi söylüyorum; büyük firmalar küçükleri süpürecek, uzmanlaşma dolayısıyla yeni firmalar sektöre giremeyecek örneğin otomotiv, devlet teşviği ile ittire kaktıra bazı firmalar ortaya çıkacak olsa da bunlar uluslararası pazara ürün satamayacak.

    Türkiyede ise özelleştirme ve yerli sermayenin yerleşik malı satıp yurtdışına açılması sonucu, ülkedeki anadolu çomarı olarak adlandırılan çingenenin yandan yemişi muhafazakar kesim, verdiği oylar karşılığı kadrolaşabildiği yerlere kadrolaşamayacak, kıçıkırık dükkanın da migroslar bimler dolayısıyla iş yapamayacak, tarıma veya gelişmeye muhtaç kalacaklar, gelişebilen küçük bir kesim ve tarıma yönelen kesimin haricindeki çoğunluk 5 liraya göt verecek seviyeye gelecek, ki şu an 800tl' sınırındalar. Devlet zengine vergi koyup onları doyuramayacak çünkü sermaye giderse durum daha kötü olacak, yani ülkenin cahillerini eğitelim uğraş verelim hiç gerek yok, zaten anadolu çomarını büyük firmalar işe almıyor, şahsen ben almam öbür tarafta eğitimli kültürlü adam varken, ee sonuç olarak iyi gidiyoruz, globalleşmenin bokunu yiyim.

  10. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Ciğerci
    hakanS
    hakanS's avatar
    Kayıt Tarihi: 30/Ağustos/2005
    Erkek

    Asya ülkeleri eger bu hizla giderse dünyanin lideri olacaklar. Ama tabi bir birini de yiyebilirler.

    Holy hocam, Cin'de 100 dolara calisana hic denk gelmedim. Kulaktan dolma bilgi onlar.))

    O yillarda hala hayatta olursam, yazligimin önünde kahvemi icip kitabimi okurken, oltanin ziliyle kendime gelip, baligimi cekmekle mesgul olacagim.))


    ...
Toplam Hit: 4078 Toplam Mesaj: 36