Nükleer Destekçileri Derneği Arıyorum
-
Nükleer enerji istenilse de istenilmese de en önemli enerji kaynaklarından biridir ve kullanılmaya devam edilecektir.
Almanya'nın veya herhangi bir ülkenin nükleer enerji konusundaki fikirleri ancak kendisini bağlar. Siyasetçilerin attığı popülist adımların bilimsel bir yanı yoktur.
Japonya'nın nükleer santrallerini kapatması söz konusu değil. Son yaşanan olay üzerine haliyle santraller gözden geçiriliyor. Zira tsunami üzerine jeneratör odalarını su bastığından meltdown gerçekleşmişti.
Her ülke yeterince doğal kaynağa sahip değil. Bu sebeple nükleer enerjinin terk edilmesi gibi bir şey söz konusu değil. Ayrıca doğal kaynağa sahip olan ülkelerin de doğal kaynaklarının da tükenmesi, zamanla enerji açığını karşılayamaması söz konusu.
Atom çekirdeği boyutunda bakıldığında yeğin nükleer kuvvetin ne derece muazzam bir potansiyele sahip olduğu görülecektir. Elektro-zayıf ve kütleçekimi gibi diğer etkileşimlere bakıldığında galip daha en başından ortaya çıkmaktadır.
Nükleer enerjiye sadece uranyum ve plütonyum olarak da bakmamak gerek. Şu andaki nükleer santraller fisyon(parçalanma) santralleri iken, gelecekte füzyon(birleşme) santrallerinde hidrojen atomları birleştirilerek muazzam bir enerji elde edilecek. Bu konuda birçok ülke birleşmiş çalışma yürütüyor iken biz hala 3-5 pervane dikip enerji sorunumuzu çözeceğimizi sanıyoruz. Şu anda füzyon santralleri üzerine olan çalışmalar devam ediyor. Dayanıklı kap ve yeterince güçlü lazer imalatı, bunların maliyetinin düşürülmesi ve diğer sorunlar konusunda belli bir aşamaya gelindiğinde en fazla verimi bu santraller verecek.
Ayrıca tekrar etmek gerekirse nükleer santral atıkları hacimsel olarak büyük değildir ve tekrar kullanılma konusunda çalışmalar yapılarak verimlilik arttırılmakta, maliyet düşürülmektedir. Zira tekrar kullanım konusu maliyetlidir. Diğer yandan bu uzun yarı ömürlü radyoaktif atıkların kısa yarı ömürlü olması için de çalışmalar yürütülmektedir.
Her şey bir yana bu haliyle de nükleer enerji önceki yazılarda belirttiğim üzere çok güvenlidir ve en olamayacak, kötü ihtimalle kaza gerçekleşse dahi dayanıklı yapılar içerisinde dışarıya sızmadan kalmaktadır. Geçmiş yıllarda, eski nükleer santrallerde 1-2 meltdown olayı gerçekleşse de koruyucu yapı sayesinde sızma olmamıştır. O günün ve bunun teknolojisini karşılaştırdığımızda arada dağlar kadar fark var.
Nükleer enerji insanlığın faydalanabileceği en büyük nimet. Bunu nasıl en verimli, en zararsız, en kullanışlı, en ucuz hale getiririz diye düşünmek varken pervane bilmem ne gibi deli saçmalarıyla bir şeyler yapılacağı sanılıyor. Bütün ülkeyi satıp pervane mi dikeceğiz? Güneş enerjisi desen arap çölünde bile %15'lik verimliliğe sahip iken bütün ülkeyi güneş panelleriyle mi kaplayacağız?
Mesaj 19 Temmuz 2012 (Persembe) Saat: 21:37'da FireX tarafından düzenlendi.
Her neyse... Birileri istese de istemese de düşünen adamlar Dünya'nın geleceğini şekillendiriyor ve nükleer enerji her geçen gün daha da fazla öne çıkıyor. Zira insanlığın geleceği buna bağlı. Kimin ne dediğinin önemi yok. Bilim, kendini yerlere zincirleyen ve milletin aklını karıştırmaktan başka bir şeye yaramayan greenpeaceci cahil soytarıları kaale almadan yoluna devam edecektir. -
hey hey hey dostum highelf ne kadar agresifsin
sakin ol nigga. bak ne güzel anlatıyor firex :|
-
ulan hani bir yerlerde toplanıp kendilerini zincirliyorlarya böle nukleer e hayır balıklar ölüyor...
Sende kurucan bir grup...
elinde pankartlar.. Nukleer santrale evet , daha çok nukleer santral istiyoruz , yaşasın atom bombası yaşasın hidrojen bombası .
görenler cinnet geçirir a.k :)
:))
-
Peroksit bunu yazdı:
-----------------------------Buremba bunu yazdı:
-----------------------------nükleer enerjiye tamamen karşıyım, 3. köprüye de karşıyım. bence elektriksiz, petrolsüz dünya daha güzel olur.
-----------------------------tutanmı var git ormanda yaşa
-----------------------------her şeye hayır diyenlere nispeten dedim dostum. ;)
-
FireX bunu yazdı:
-----------------------------Nükleer teknolojiye ancak nükleer teknoloji hakkında bilgisiz ve bilimden uzak kişilerin karşı çıkabilir. Ne yazık ki ülkemizde akademisyenlere kadar bu konuda hala çok cahil insan var. Fakat bu akademisyen dediğim kişiler sayısal bilimlerden uzak kişiler ve çevre dernekleri de bunları forslu kişilermiş gibi pazarlıyor.
Okumayan, araştırmayan bir ülke olarak her denilen zırvaya inanıyoruz. Çevre dernekleri öyle saçma sapan bilimden uzak iddialar ortaya atıyor ki ya çok cahiller ya da özellikle insanlara yalan söylemeyi tercih ediyorlar. Daha insanlar gündemden bihaber. "Çernobil Nükleer Santral kazası neden olmuş", "Japonya'daki nükleer santral kazasına sebep olan nedir?" diye soran yok. Halkın %90'ı Çernobil'in sistem hatasından kendi kendine havaya uçtuğunu ve Japonya'daki nükleer santralin de depremde yıkıldığını sanıyor.
Nükleer enerji en temiz enerji kaynağıdır. İşgal ettiği yer fazla değildir ve doğaya sadece su buharı bırakılır. Ben de kendimi çevreci olarak tanımlayabilirim. Ancak Greenpeaceci soytarılar yerine daha aklı başında, söz ve icraat sahibi WWF'yi tercih etmekteyim.
Nükleer enerjiyi yıllardır savunurum. Bu konuda yazdığım rakamlara ve bilimsel gerçeklere dayanan bir araştırma yazısı vardı. Daha fazla konu hakkında yazmak yerine onu buraya koyacağım.
------------------------------------------------------------------------Ek olarak nükleer santraller hakkında zamanında sunum da yapmıştım. Dileyen ona da gözatabilir. Ancak sunumdaki bilgiler başlık niteliğinde, özet şeklinde denebilir. Zira orada anlatıcı olarak detaylı bilgiyi kendim vermekteydim. Öncelikle yazıyı okuyunuz.
http://www.alpgulec.com/nukleer.pptx
----------------------------------------------------------------------------------------
Merhaba. Daha önceden nükleer santraller hakkında bir araştırma yazısı yazmıştım. Ancak Japonya’da meydana gelen nükleer santral kazası üzerine mevcut yazımı güncellemeye ve genişletmeye karar verdim. Çevrede büyük bir bilgi kirliliği var. Özellikle bunda çevre derneklerinin payı yüksek. Nükleer teknoloji hakkında bilgi sahibi olmayan insanları korkuya sevk ederek her santrali patlamaya hazır bir bomba gibi gösteriyorlar. Hazırladıkları video ve dökümanlara bakıldığında bilimle bağdaşmayan varsayımlar görüyoruz. Öncelikle korkularımızın aklımızın önüne geçmesine izin vermeden, bilgi sahibi olduktan sonra bu konuyu düşünmek gerek. Nükleer teknoloji yabana atılacak bir şey değil. Güneş ve rüzgar enerjisinin alternatif olacağı kadar basit de değil. Yazıma, şahsi görüşlerimden ve varsayımlardan öte bilimsel gerçekler ve istatistikler üzerinde duracağımın altını çizerek giriş yapıyorum.Nükleer enerji, bilindiği üzere çağımızın en öne çıkan enerji kaynaklarından birisi. Teknolojiyle beraber günden güne daha verimli ve güvenli hale getirilmekte. Dünya’nın birçok ülkesi yıllar öncesinden bu enerji kaynağını kullanmaya başlamışken Türkiye’de 2011 yılında bile hala spekülasyonlar sona ermiş değil. Nükleer enerji ülkemize oldukça yabancı bir kavram olduğundan halkımız bu konuda tedirgin. Çevre ve sivil toplum örgütleri de bunu körüklemekle beraber bilgisizlikten beslenip korkularla büyüyorlar. Her şeyi bir kenara bırakalım ve objektif bir şekilde avantaj ve dezavantajlarını ele alalım. Öncelikle trajedilerden başlıyorum; Dün Çernobil, bugün ise Fukushima’da büyük trajediler yaşandı. Onbinlerce insan hayatından, evinden, sağlığından oldu. İnsanlığın hakkını hiçbir zaman ödeyemeyeceği binlerce kişi canları pahasına santral onarım ekiplerine gönüllü katıldılar. Her birini saygıyla anıyoruz. Bunun yanında Çernobil kazasının gerçekleştiği Pripyat şehri ne yazık ki yüzyıllarca yaşanılmaz bir yer haline geldi. İnsanlığın bu konudaki tecrübesizliğinin faturası ağır olmuştu. Peki bu kazaların sebebi neydi? Büyük bir trajediye tanıklık eden Pripyat şehri neden birden karanlığa gömülmüştü?
Çernobil nükleer santrali 1977 yapımı eski ve teknoloji yönünden yetersiz bir santraldi. Zira nükleer enerji ilk ABD’de 1951 yılında 100kW enerji veren bir deneme reaktör ile kullanılmaya başladı. 1954 yılında ise Rusya Dünya’nın ilk nükleer santralini devreye soktu. Ukrayna’ya yapılan Çernobil Nükleer Santrali de bu konuda başı çekenlerden biriydi. Ancak kontrolsüz bir deneyin kurbanı oldu.
Deneyin amacı, reaktörün çalışması ansızın durduğunda, buhar türbinlerinin ne kadar süre çalışmayı sürdürecekleri ve ne kadar süre acil güvenlik sistemine güç sağlayabileceklerini öğrenmekti. Bir meltdown(erime) tatbikatı yapmayı planlıyorlardı. Bu sebeple reaktör gücü düşürüldü ve deney saatinde güvenlik sistemleri tamamen devredışı bırakıldı. Su düzeyi güvenlik sınırının altına indirildi. Böylece tehlike anında santralin kapanmasının da önüne geçilmiş oldu. Fakat aniden beklenmeyen bir şekilde yakıt kanallarında ısı yükselmesi görüldü. Uyarı sistemleri kapatıldığından iş işten geçene kadar farkına varamadılar. Anlaşıldığında acilen sistemler devreye sokuldu. Fakat aşırı ısınmış olan reaktör 2 dakika içerisinde infilak etti. İnsan eliyle yapılan bu hata yüzbinlerce insanın hayatına mal oldu.
Fukushima Nükleer Santral kazası ise tarihe geçen en büyük 2. Nükleer santral kazası oldu. Radyasyon seviyesi 6’ya yükseldi. Çernobil ise 7 idi. Teknoloji üssü Japonya dahi Dünya’nın gözü önünde çaresiz kalmıştı. 8,9 tarihe geçen en büyük depremlerden biriydi. Buna rağmen depremden olmamıştı bu kaza ancak aniden gelen tsunami tüm hesapları altüst etti. Santral bunlara da dayanıklıydı. Fakat jeneratör odalarını su basması sebebiyle soğutma sistemleri devredışı kaldı. Aynı zamanda eski bir santraldi Fukuşhima Nükleer santrali, 1971 inşa edilmiş öncülerdendi.
Aslına bakılırsa nükleer santraller uçağa benzer. Bakımı yapılır ve düzgün işletilirse en güvenli, en temiz ve en verimli şekilde size geri döner. Fakat yapılan büyük hatalar ölümcül olabilir. Yüzyıllarca koca bir şehri yaşanmaz hale getirebilir. Onbinlerce hayatını kaybedebilir. Fakat bu ihtimal günümüzün teknolojisiyle imkansıza yaklaşmış durumda.
Dünya’da 442 aktif, 65 inşa edilen nükleer santral bulunmakta. ABD, 104 nükleer santral ile başı çekmekte. Japonya 54 nükleer santral ile ikinci, Rusya ise 32 nükleer santral ile 3. Sırada. Komşularımızdan Bulgaristan’ın 2 aktif, 2 de inşası devam eden nükleer santrali bulunmakta. Ermenistan da bunlardan biri. 1 adet nükleer santrali bulunmakta. Yanıbaşımızdaki nükleer santrallerden birçoğumuz habersiziz.
Bunun yanında, ABD’nin hala günümüzde inşa ettiği santraller bulunurken proseför kimliğine bürünmüş bazı kişiler çevreci kimliği altında ABD’nin 1960’dan sonra nükleer santral inşa etmeyi bıraktığını iddia ederek seminerler veriyor. ABD’nin nükleer enerjinin zararlı olduğunu anlayarak nükleer santrallerini bir bir kapattığını iddia ediyor. Oysaki ABD 60’lardan günümüze kadar onlarca santral açıp kapatmıştır. Her nükleer santralin bir ömrü bulunmaktadır. Bu aşağı yukarı 50 senedir. Bu sebeple zaman içerisinde kapatılmaktadır. 1980lerden sonra ABD Çernobil nükleer faciası sebebiyle kurduğu nükleer santrallerde daha yüksek güvenlik önlemleri aldığından maliyet artmış ve kurduğu santrallerin sayısını zamanla azaltmıştır. Bu azalmanın sebeplerinden biri santrallerin güç artışıdır. Gelişen teknolojiyle birlikte bir nükleer santralden alınan enerji katlanmıştır. Yeni santraller eski santrallerin çok üzerinde enerji vermektedir. ABD hala (2011 yılında) yeni nesil bir nükleer santral daha inşa etmektedir.
Nükleer santraller hakkında bazı teknik detaylara gelirsek; Nükleer santraller de radyoaktif maddelerden elektrik üretimi yapılırken doğaya sadece su buharı bırakılır. Radyoaktif maddeler en son güvenlik şartları altında saklanır ve teknolojinin gelişmesiyle beraber kaza riski sıfıra yaklaşmıştır. Yüksek denetim altında çalışan bu santraller en ufak risk oluştuğunda devredışı kalacak sistemler barındırır.
Nükleer santral atıkları toplum tarafından ayrı bir sorun olarak görülür. Fakat 1000 MW'lık bir santralden yılda ortalama 25 ton kullanılmış yakıt çubuğu atığı çıkar. Bunun hacimsel büyüklüğü sadece bir yemek masası kadardır. Çubuklar özel havuzlarda yıllarca saklanır ve bunlar gelişen teknoloji ile tekrar kullanılabilir. Atıkların yeniden değerlendirilme çalışmaları devam etmektedir. Havuzların ortalama boyutu 50 yıllık atık barındırabilecek kapasitededir.
Ülkelerin nükleer santrallerinin kontrol ve denetimi, nükleer güvenlik standartları Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu tarafından belirlenmekte ve denetlenmektedir. Aynı zamanda Türkiye Atom Enerjisi Kurumu da bu işten sorumludur. Türkiye’deki nükleer santrallerin başıboş kalacağını düşünmek saçma bir yaklaşımdır. Günümüz teknolojisiyle nükleer santraller sürekli olarak birçok yerden izlenmektedir. Belli kriterler ve standartlar bulunmaktadır. Bununla beraber tehlike durumunda santral kendisini otomatik olarak devredışı bırakmaktadır.
Çernobil’de güvenlik sistemlerinin devredışı bırakılması, Fukushima’da ise 8,9luk devasa bir depremin sonucu olarak doğan dev tsunamiden ve tsunamiye olan tedbirsizlikten dolayı bu kazalar gerçekleşmiştir. Türkiye’nin üzerinde bulunduğu coğrafya itibariyle 8’in üzerinde deprem görmesi imkansız olmakla beraber tsunami riski çok düşük bir ülkedir. Diğer konu, yeni nükleer santrallerin artan güvenlik önlemleri ve sağlam koruyucu duvarları ile meltdown gerçekleşse dahi dışarıya sızıntı olmadan içeride kalmaktadır. İngiltere’de gerçekleşen nükleer santral kazasında, santral yeni olduğundan, dışarıya sızıntı olmamış, radyoaktif madde güvenli alanda kalmıştır.
Alternatif enerji kaynaklarına gelirsek; Akarsu, güneş enerjisi, rüzgar enerjisi ve diğerleri. Akarsuyu bol bir ülkeyiz. Akarsularımız imkan dahilinde bugüne kadar değerlendirildi. Fakat sürekli büyüyen populasyon ve kendi içerisinde genişleyen ülke her geçen gün enerji açığını arttırmakta. Doğa taşıyabileceğini fazlasıyla yüklendi. Bunun yanında baraj yapımı sebebiyle büyük bir alan sular altında kalmakta. Bu sebeple birçok doğal güzellik ve yerleşim birimi haritadan silinmekte.Aynı zamanda enerji açığı giderek karşılanamaz hale gelmekte ve küresel ısınma sebebiyle kuraklık sorunu giderek artmakta.
Diğer konu güneş enerjisi ve rüzgar santralleri. Risk taşımıyorlar ve çevreciler. Fakat ilk maliyetleri çok yüksek ve verimlilik ise değişken. Aynı zamanda yetersizler. Türkiye gibi bir ülkenin enerji açığını rüzgar enerjisiyle kapatmak mümkün değil. Rüzgar santralinden 1 kW enerji için ortalama 1000 TL harcama yapmanız gerekiyor. Ülkemize belirtilen nükleer santraller inşa edilirse toplam alınan enerji 5000 MW olacak. Yani 5000 MW = 5000000 kW. Rüzgar enerjisinden bu enerjiyi elde etmeniz için inanılmaz bir harcama yapmanız gerekiyor ve aynı performansı almanız işiniz doğaya kaldığından imkansız. Yüzlerce, binlerce pervane dikilmesi beklenemez. En azından Türkiye gibi büyük bir devlet için çok yetersiz. Doğalgaz santrallerinin geleceği de giderek azalan petrol sebebiyle pek parlak sayılmaz.
Er ya da geç herkes nükleer enerjiye muhtaç kalacak. Bu sebeple geliştirilmesi, devamlılığının sağlanması ve bu konuda tecrübe kazanılması şart. Tarih çok trajedilere tanıklık etti. Ancak insanlık bunlardan ders çıkartarak yoluna devam etti. Yersiz korkular ve ön yargılarla bir otomobilde seyahat etmek, bir uçağa binmek bile mümkün değil. Gelişen teknoloji ile kaza riski sıfıra doğru gitmekte. Nükleer santraller düzgün değerlendirildiğinde en verimli ve doğa dostu santrallerdir. Kaza durumunda uzun yıllar süren hasarlar bırakmaktalar. Ancak günümüz teknolojisiyle çok büyük bir kaza olsa dahi radyoaktif sızıntının ölümcül oranda yayılacağı alan düşmüştür. Santralin yerleşim birimlerine uzak olması en azından radyoaktif etki alanının ölümcül olmasına mani olabilir. Bunun yanında etkisi de o kadar kısa sürede kaybolacaktır. Pripyat şehri çok büyük bir kaza geçirmesine rağmen ağaçlar günümüzde yer yer yeniden yeşermeye başlamış. Yaşamın birgün orada dahi geri döneceğinin sinyallerini vermiştir. Sıfıra yakın bir ihtimalle de sızıntı olsa da sonuçlarının yeni nesil santrallerde Çernobil kadar büyümesi mümkün değil. Sızıntı olması zaten çok düşük bir ihtimal. Belirttiğim üzere kapalı kalın ve sağlam bir kutu içerisinde tutulur gibi reaktörler tutulmakta ve bir kaza durumunda sızıntı gerçekleşirse radyoaktif madde orada kapalı kalmakta.
Korkuların aklımızın önüne geçmesine izin vermeden bilimin ışığında yolumuza devam etmemiz gerek. Buna mecburuz. Her geçen gün büyüyen populasyon ile başka çaremiz bulunmamakta. Çevre dernekleri, sivil toplum örgütleri insanların bilgisizliğinden faydalanarak toplumu galeyana getiriyorlar. Bu iş nükleer santral yapımını rus ruletine benzetmek kadar basit değil. Bir nükleer santralin kaza riski yeni nesil santrallerde imkansıza yakın.
Daha fazla bilgi için siz araştırmalara devam edebilirsiniz. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak doğru değil. Birilerinin varsayımları ve korkuları bizi ancak karanlığa götürür...
Mesaj 19 Temmuz 2012 (Persembe) Saat: 13:28'da FireX tarafından düzenlendi.
Mesaj 19 Temmuz 2012 (Persembe) Saat: 13:36'da FireX tarafından düzenlendi.
Mesaj 19 Temmuz 2012 (Persembe) Saat: 13:47'da FireX tarafından düzenlendi.
-----------------------------Halkın %90'ı Çernobil'in sistem hatasından kendi kendine havaya uçtuğunu ve Japonya'daki nükleer santralin de depremde yıkıldığını sanıyor.
tamam nükleer santraller patlamaya hazır bomba değil okey ee sonra bu facialar başka sebeplerden ötürü oldu diye şimdi nükleer enerji cicimi olacak
-
cran_s bunu yazdı:
-----------------------------tamam nükleer santraller patlamaya hazır bomba değil okey ee sonra bu facialar başka sebeplerden ötürü oldu diye şimdi nükleer enerji cicimi olacak
-----------------------------
Valla cici mi bici mi santralinden atom çekirdeğine kadar her yanıyla ele aldık. Önce onları okuyun sonra da dilediğiniz gibi yaşayın. Siz istemeseniz de nükleer teknoloji ilerlemeye devam edecek. Bu konuda daha fazla konuşmayacağım. Yeterince açıkladığımı düşünüyorum.
Mesaj 20 Temmuz 2012 (Cuma) Saat: 18:35'da FireX tarafından düzenlendi. -
cem yılmazın bir tat bir doku gösterilerinde söylediği birşey vardı aklıma geldi :D
türkler yapıcak arkadaşım o yüzden karşıyım ben :D nükleer enerjiyle değilde alternatif enerjilere yünelsek olmazmı ? başka çözümü yokmu ? hidrojen bombası nükleer bombadan daha etkili olduğu bilinen bir gerçek neden o teknolojiyi patlatmak değilde enerji üretimi için düzeltilemez mi ? madem enerji sistemleri ile ilgilisin al sana proje yap enerji bakanlığına teklifte bulun kardeşim eline vuran mı var :D fransızların yıllar önce kullandığı eski nükleer tesislerdeki sikimsonik aletlerle yapılacak tesisten ne bekliyosun sen ? kullanılacak herşey dışardan alınacak. kullanılacak yazılımda kesin dışardan alırız. ee al sana risk ?
hiç film izlemiyomusun hocam sen :D
dip not : nükleer enerjiye karşı değilim. tesis çalışanları kim olacak diye düşündüm bir an. belediye ye çeviricekler yine. işi bilmeyen adamlarla dolu bir nükleer tesis. ama şu hidrojen olayına bende kafa yorayım biraz :) bilgisi olan varsa bilgi verebilirmi acaba ?
Mesaj 20 Temmuz 2012 (Cuma) Saat: 20:21'da interfector tarafından düzenlendi. -
Bi patlarsa ne göte geliriz farkındayız demi hepimiz bunun bir yönden lazım artık ürettiğimiz elektirik bize zar zor yetiyor ancak
Japonya yı da hatırlamak lazımNükleer yapılsın ama tek şartım var madem güvenli TBMM binasının yanına yapılsın amk
-
Nükleer tesisler inşallah patlar da biraz aksiyon yaşarız
-
Buremba bunu yazdı:
-----------------------------Peroksit bunu yazdı:
-----------------------------Buremba bunu yazdı:
-----------------------------nükleer enerjiye tamamen karşıyım, 3. köprüye de karşıyım. bence elektriksiz, petrolsüz dünya daha güzel olur.
-----------------------------tutanmı var git ormanda yaşa
-----------------------------her şeye hayır diyenlere nispeten dedim dostum. ;)
-----------------------------
yalnış anlamışım hocam ozaman kusura bakma :D