Ölümden Sonra Yaşam Varmı?
-
Tuhaf 'öbür dünya' deneyleri
Ölümden sonra hayat var mı? İşte araştırmacıların bu sorunun cevabına ulaşabilmek için bugüne kadar giriştiği garip deneyler...
1. 'Scole' deneyi 1993 yılında dört araştırmacı beş yılda 500'ün üstünde deney gerçekleştirdi. Bu deneylerin bir kısmında görünmeyen maddeler materyalleşerek görünür hale geldi.Bir kısmında da ışıklar belirdi. Garip şekilli daireler odanın her bir yerinde uçuşurken fotoğraftaki görüntüyü yakaladılar. Hem de hiç kamera kullanmadan. Bu ilginç deney daha sonra ABD, İrlanda ve ispanya'da tekrar edildi.
2. Reenkarnasyon deneyleri- Avustralyalı psikolog Peter Ramster, 1983 yılında bir belgesel çekti. 'Reenkarnasyon Deneyleri' adını verdiği bu belgeselde geçmiş hayatların varlığını kanıtladı. Deneklerden biri Fransız Devrimi döneminde geçen bir yaşamı anımsadı.Kadın transa geçtikten sonra Fransızca olarak bütün sorulara cevap verdi. Sokak isimlerine kadar herşeyi bilen kadın 'geçmiş hayat' fikrinin var olabileceğini akıllara getirdi.
3. Sir William Crookes deneyleri- Sayısız buluşun sahibi olan Crookes, talyum elementini ve radyant maddeyi keşfetmiş, 'crookes tüpü'nü ve 'Crookes radyometresi'ni icat etmiş, ayrıca atom fiziğinin gelişmesinetemel olan katot ışınlarıyla ilgili çalışmaların öncülüğünü yapmıştır. 19'uncu yüzyılın en büyük bilim adamlarından biri olarak kabul edilir.Crookes bilimsel incelemelerini metapsişik alanda da sürdürmüş, medyumlar üzerinde uzun yıllar deneyler yapmış ve spiritüalist görüşlerini 1874’de yayımlanan 'Spiritüalizm Olayları Üzerine Araştırmalar' adlı kitabında ortaya koymuştur.
4. Ötealem deneyleri- Harvard ve Yale gibi dünyanın ünlü üniversitelerinin klinik psikoloji bölümünde profesörlük yapan Dr. Gary E. Schwartz, insanların ölen yakınlarıyla bağlantı kurulabileceğini deneylerle ispat ettiğini iddia ediyor.Profesör Schwartz, insanların ölen sevdikleriyle iletişim kurabileceğini ileri sürüyor. Schwartz, 'Ölen yakınlarınız sadece sizi ne kadar sevdiklerini ve özlediklerini söylemez. Sizi yaklaşan tehlikelere karşı da koruyabilir' diyor.
5. Harry Houdini'nin gizli şifre deneyi- Houdini'nin gerçek üstü çalışmaları birçok medyumun sahtekarlığını ortaya çıkardı. Houdini, düşünce okuyanlar, medyumlar gibi doğaüstü güçleri olduğunu öne sürenlerle mücadele ederek bunların şarlatan olduğunu, çeşitli hileler kullandıklarını öne sürüyordu. Bu konuda 'Miracle Mongers and Their Methods' ( Mucize Tüccarları ve Yöntemleri) ve 'A Magician Among the Spirits' (Ruhlar Arasında Bir Büyücü) adlı kitapları yazdı.Bütün bunlara karşın Houdini ve karısı ilk ölenle sağ kalanın iletişim kurmaya çalışacağı bir ruh çağırma deneyi yapmaya karar verdiler. Houdini ölmeden önce karısına özel bir şifreli kod bıraktı. Houdini Öldükten sonra bu şifrelerle iletişime geçeceğini düşündüğü eşinden önce öldü. Houdini'nin eşi de kendi ölümünden bir süre önce deneyin başarısız olduğunu açıkladı.
6. Hayalet avcıları- 'Hayalet Avcıları' 2004 yılında televizyon dizisi olarak yayınlanmaya başladı. Bir araştırma grubu hayalet olduğu iddia edilen yerleri tek tek gezdi.Dijital kameralar, bilgisayarlar ve infrared teknolojileriyle çeşitli bulgular yakalamaya çalışan araştırma ekibi, birçok ilginç ve garip ses kaydettiklerini iddia ettiler. Ayrıca garip ışıklar ve gölge adamlar gördüklerini de söyleyen araştırmacılar yeni bir 'hayalet' tartışması yarattılar.
7. Philip deneyi- Toronto Fiziksel Araştırma Merkezi tarafından 1970'de gerçekleştirilen deney aslında bildiğimiz 'ruh çağırma' yönteminin ta kendisi. Geçmişte yaşamış ölü birinin ruhunun belli bir grubun konsantrasyonu sonucunda gelip gelmeyeceğini test eden bu deney adını 'Philip' isimlibirinin ruhu çağrıldığından dolayı aldı.Sekiz kişinin transa geçerek çağırdığı ruhun hayattayken ne yaptığı ve nasıl bir kişi olduğu sekiz kişi tarafından öğrenildi. 1973'teki bir seansta Philip'in ruhunun geldiğini iddia eden grup, ruhlarla ilginç bir iletişime geçti.
8. Tanrı miğferi deneyi- 'Tanrı' ve 'beyin' olguları üzerinde çok kafa yoran Michael Persinger 'Tanrı miğferi adında bir başlık icat etti. Basit bir motorcu kaskının modifiye edilmiş şekline benzeyen bu miğfer, kafaya yerleştirildiği anda beyne uyarılar gönderiyor.Persinger'in iddiasına göre kişi ölüme en yakın olduğu sırada garip ışıklar ve geçmişte ölen akrabalarıyla yüz yüze geliyor. Ateistliğiyle bilinen Richard Dawkins, Persinger'in Tanrı miğferini test etmek için gönüllü oldu fakat sonuç hayal kırıklığı olarak gerçekleşti. Alet ayrıca ölümle burun buruna gelen bir kişi tarafından da denendi fakat yine başarılı bir sonuç alınamadı.
9. Ölü ağırlık deneyi- Bu isim aslında bu deneyin resmi adı değil ama deneyin içeriğine çok uygun olduğu için bu isim tercih edilmiş. 1907 yılında Dr. Duncan MacDougall ölüm döşeğindeki altı hastayı terazi üzerinde özel olarak hazırlanmış yatakların üzerine yatırdı. Hastaların son nefesini verdikleri anda ortalama 21 gram kaybettiklerini ortaya koydu.McDougall ayrıca aynı deneyi 15 köpekle de gerçekleştirdi fakat bu sefer aynı sonuç gözlenmedi. Bunun üzerine insan ruhunun ağırlığı olduğunu iddia eden McDougall, köpeklerin de ruhu olmadığını iddia etti. MCDougall'ın deneyi kamuoyunda bir şüphe yarattı. Doktorun köpekleri zehirlediği şüphesi ortaya atıldı. Konu daha sonra Sean Penn'in başrolünü oynadığı '21 Gram' filminde de işlendi.
10. EVP deneyleri- EVP, ingilizce'de 'electronic voice phenomena' (Elektronik ses fenomeni) kelimesinden türetilmiş bir kelimedir. Ses kayıt cihazından gelen garip sesler, radyo istasyonundan gelen sesler ve diğer elektronik cihazlardan gelen sesler EVP sistemiyle kaydedilmektedir. Bu garip sesler kayıt sırasında duyulmasa da, kayıt cihazı geriye sarılıp tekrar dinlendiğinde duyulabilmektedir. Sistemin ölümden sonraki hayatla bağlantısı şu şekilde: 2005 yılında yapılan 'Hayalet Sesler' filminde Michael Keaton, EVP sinyalleri aracılığıyla ölmüş olan karısıyla iletişim kurma teşebbüsünde bulundu. -
İnsan beyni, insan doğduğu andan itibaren kodların yazıldığı bi bilgisayardır. Bebek büyüyüp bir adam veya kadın olana kadar beynine sayısız fikir ve bilgi işlenir. Bunların en bilindiği ise ölüm, ölümden sonrası gibi konulardadır. Ölüm olayı yani EX olmak oksijensizlikten kaynaklanır. NAsıl ölürsen öl, oksijen azlığından ölürsün. Fiziki olarak ölsen de sinirlerin tahrip olması ve ölmesi ortalama 8 dakika sürüyor (süreden tam emin değilim araştırıver) bu 8 dakika boyunca görmeye, duymaya ve öen önemlisi düşünmeye devam ediyorsun. Peki bu 8 dakikada ne oluyor biliyormusun? Öldüğünü anlıyorsun ve o ana kadar ölümle ilgili beynine kodladığın bilgiler tekrar hatırlanıyor. Yaşanan üzüntüler, korkular vs hepsi bundan dolayıdır. Ölümden sonrası var mı? Bence yok. Neden mi? Doğmadan önce neredeysen, öldükten sonrada orada olacaksın. Yani hiç bir yerde...
-
bu 8 dakika olayı sanırım source code filminde işlenmişti ?
sahsen var olduğuna inanıyorum ben :D hatta matrix serisini izledikten sonra
ulan kesin ölünce deri koltukta uyanıcam derdim :D
çünkü ordada hepsi o sanal ortama geçtikten sonra bir haberleşme zımbırtıları vardı.
tıpkı şimdi oğlu askerde şehit düşen annenin içine birşey düşmesi ne biliyim rahat nefes alamaması gibi sürekli onu düşünmesi gibi kesin başına birşey geldi demesi gibi. bu bağ nasıl sağlanıyor ? bende bunu merak etmişimdir.. o yüzden deri koltuk olayını baya irdelemiştim :)
garip konular bunlar. güzel konular.
-
HannibALgan bunu yazdı
İnsan beyni, insan doğduğu andan itibaren kodların yazıldığı bi bilgisayardır. Bebek büyüyüp bir adam veya kadın olana kadar beynine sayısız fikir ve bilgi işlenir. Bunların en bilindiği ise ölüm, ölümden sonrası gibi konulardadır. Ölüm olayı yani EX olmak oksijensizlikten kaynaklanır. NAsıl ölürsen öl, oksijen azlığından ölürsün. Fiziki olarak ölsen de sinirlerin tahrip olması ve ölmesi ortalama 8 dakika sürüyor (süreden tam emin değilim araştırıver) bu 8 dakika boyunca görmeye, duymaya ve öen önemlisi düşünmeye devam ediyorsun. Peki bu 8 dakikada ne oluyor biliyormusun? Öldüğünü anlıyorsun ve o ana kadar ölümle ilgili beynine kodladığın bilgiler tekrar hatırlanıyor. Yaşanan üzüntüler, korkular vs hepsi bundan dolayıdır. Ölümden sonrası var mı? Bence yok. Neden mi? Doğmadan önce neredeysen, öldükten sonrada orada olacaksın. Yani hiç bir yerde...
Senin düşüncene katılmıyorum.Bunu nerden bilebilirsin ki?Belki de uzayda daha zeki varlıklar bizi Dünya'ya getirdi.Ya da ALLAH yarattı.
-
Hiç öldünüz mü? Ölmediniz. O yüzden ölümden sonrası vs hikaye bunlar. Narkozla ölümde bile acı çekilip çekilmeyeceği bilinemez.
-
arabaci88 bunu yazdıHannibALgan bunu yazdı
İnsan beyni, insan doğduğu andan itibaren kodların yazıldığı bi bilgisayardır. Bebek büyüyüp bir adam veya kadın olana kadar beynine sayısız fikir ve bilgi işlenir. Bunların en bilindiği ise ölüm, ölümden sonrası gibi konulardadır. Ölüm olayı yani EX olmak oksijensizlikten kaynaklanır. NAsıl ölürsen öl, oksijen azlığından ölürsün. Fiziki olarak ölsen de sinirlerin tahrip olması ve ölmesi ortalama 8 dakika sürüyor (süreden tam emin değilim araştırıver) bu 8 dakika boyunca görmeye, duymaya ve öen önemlisi düşünmeye devam ediyorsun. Peki bu 8 dakikada ne oluyor biliyormusun? Öldüğünü anlıyorsun ve o ana kadar ölümle ilgili beynine kodladığın bilgiler tekrar hatırlanıyor. Yaşanan üzüntüler, korkular vs hepsi bundan dolayıdır. Ölümden sonrası var mı? Bence yok. Neden mi? Doğmadan önce neredeysen, öldükten sonrada orada olacaksın. Yani hiç bir yerde...
Senin düşüncene katılmıyorum.Bunu nerden bilebilirsin ki?Belki de uzayda daha zeki varlıklar bizi Dünya'ya getirdi.Ya da ALLAH yarattı.
Dünyanın içinde yer alan Samanyolu Galaksisinde 400 milyardan fazla yıldız var. Hangisinde hayat olduğunu bilmiyoruz. Kaldı ki evren denen bu gizemli karanlık boşlukta Samanyolu Galaksisi gibi milyarlarca galaksi var. Tüm bunu galaksilerde ki yıldızların sayısını hesaplamak için ortalama 400.000.000.000 x 400.000.000.000 gibi bir işlem yapmak lazım. Çıkan sayı ortalama evrende ki yıldız sayısıdır. Bütün bu muazzam büyüklükte ki alanda yaşayan tek canlıların insanlar olduğunu iddia etmek sadece aptallık olur. Kaldı ki bu kadar büyük bir alanı bir yaratıcının yarattığını söylemek farazidir. Yanındamıydın amk yaratırken? Kaldı ki kendiliğinden oldu demek de o kadar farazidir...
-
HannibALgan bunu yazdıarabaci88 bunu yazdıHannibALgan bunu yazdı
İnsan beyni, insan doğduğu andan itibaren kodların yazıldığı bi bilgisayardır. Bebek büyüyüp bir adam veya kadın olana kadar beynine sayısız fikir ve bilgi işlenir. Bunların en bilindiği ise ölüm, ölümden sonrası gibi konulardadır. Ölüm olayı yani EX olmak oksijensizlikten kaynaklanır. NAsıl ölürsen öl, oksijen azlığından ölürsün. Fiziki olarak ölsen de sinirlerin tahrip olması ve ölmesi ortalama 8 dakika sürüyor (süreden tam emin değilim araştırıver) bu 8 dakika boyunca görmeye, duymaya ve öen önemlisi düşünmeye devam ediyorsun. Peki bu 8 dakikada ne oluyor biliyormusun? Öldüğünü anlıyorsun ve o ana kadar ölümle ilgili beynine kodladığın bilgiler tekrar hatırlanıyor. Yaşanan üzüntüler, korkular vs hepsi bundan dolayıdır. Ölümden sonrası var mı? Bence yok. Neden mi? Doğmadan önce neredeysen, öldükten sonrada orada olacaksın. Yani hiç bir yerde...
Senin düşüncene katılmıyorum.Bunu nerden bilebilirsin ki?Belki de uzayda daha zeki varlıklar bizi Dünya'ya getirdi.Ya da ALLAH yarattı.
Dünyanın içinde yer alan Samanyolu Galaksisinde 400 milyardan fazla yıldız var. Hangisinde hayat olduğunu bilmiyoruz. Kaldı ki evren denen bu gizemli karanlık boşlukta Samanyolu Galaksisi gibi milyarlarca galaksi var. Tüm bunu galaksilerde ki yıldızların sayısını hesaplamak için ortalama 400.000.000.000 x 400.000.000.000 gibi bir işlem yapmak lazım. Çıkan sayı ortalama evrende ki yıldız sayısıdır. Bütün bu muazzam büyüklükte ki alanda yaşayan tek canlıların insanlar olduğunu iddia etmek sadece aptallık olur. Kaldı ki bu kadar büyük bir alanı bir yaratıcının yarattığını söylemek farazidir. Yanındamıydın amk yaratırken? Kaldı ki kendiliğinden oldu demek de o kadar farazidir...
belki de 'hiç bir yer'de değildik..
-
DevilRullz bunu yazdı
Hiç öldünüz mü? Ölmediniz. O yüzden ölümden sonrası vs hikaye bunlar. Narkozla ölümde bile acı çekilip çekilmeyeceği bilinemez.
"Her nefis olumu tadacaktir."
Kuran da acik acik olmenin nasil birsey olacagini herkes tadacaktir diyor, yani herkes olecektir demiyor.
Bu baglamda ister narkozlu olsun, ister afyon almis olsun. Olum aninda, olmenin ne demek oldugunu er yada gec hepimiz gorecegiz.
-
HannibALgan bunu yazdıarabaci88 bunu yazdıHannibALgan bunu yazdı
İnsan beyni, insan doğduğu andan itibaren kodların yazıldığı bi bilgisayardır. Bebek büyüyüp bir adam veya kadın olana kadar beynine sayısız fikir ve bilgi işlenir. Bunların en bilindiği ise ölüm, ölümden sonrası gibi konulardadır. Ölüm olayı yani EX olmak oksijensizlikten kaynaklanır. NAsıl ölürsen öl, oksijen azlığından ölürsün. Fiziki olarak ölsen de sinirlerin tahrip olması ve ölmesi ortalama 8 dakika sürüyor (süreden tam emin değilim araştırıver) bu 8 dakika boyunca görmeye, duymaya ve öen önemlisi düşünmeye devam ediyorsun. Peki bu 8 dakikada ne oluyor biliyormusun? Öldüğünü anlıyorsun ve o ana kadar ölümle ilgili beynine kodladığın bilgiler tekrar hatırlanıyor. Yaşanan üzüntüler, korkular vs hepsi bundan dolayıdır. Ölümden sonrası var mı? Bence yok. Neden mi? Doğmadan önce neredeysen, öldükten sonrada orada olacaksın. Yani hiç bir yerde...
Senin düşüncene katılmıyorum.Bunu nerden bilebilirsin ki?Belki de uzayda daha zeki varlıklar bizi Dünya'ya getirdi.Ya da ALLAH yarattı.
Dünyanın içinde yer alan Samanyolu Galaksisinde 400 milyardan fazla yıldız var. Hangisinde hayat olduğunu bilmiyoruz. Kaldı ki evren denen bu gizemli karanlık boşlukta Samanyolu Galaksisi gibi milyarlarca galaksi var. Tüm bunu galaksilerde ki yıldızların sayısını hesaplamak için ortalama 400.000.000.000 x 400.000.000.000 gibi bir işlem yapmak lazım. Çıkan sayı ortalama evrende ki yıldız sayısıdır. Bütün bu muazzam büyüklükte ki alanda yaşayan tek canlıların insanlar olduğunu iddia etmek sadece aptallık olur. Kaldı ki bu kadar büyük bir alanı bir yaratıcının yarattığını söylemek farazidir. Yanındamıydın amk yaratırken? Kaldı ki kendiliğinden oldu demek de o kadar farazidir...
Bir konunun bakış açılarına göre sohbetine tartışma diyoruz. Bu tartışmanın bakış açılarında yer alan insanlar da belli bir bilgi ve birikime sahip olmalıdır.
Ortada bir konu var ve onlar da tartışan insanlar ancak, sen bu konuyu tartışabilecek bir insan değilsin malesef.
Şuraya doluşturduğun onlarca satırın hiçbirinde bilgiden kırıntı yok. Olayın iç yüzü ile ilgili bilgi sahibi olmadığını, bu tip tahmini zerzavatlar ile ört bas etmeye çalışıyormuşsun gibi geldi bana.
E dersen ki sanane ? Doğru, banane !
Selametle... -
NaZi_ bunu yazdı
Bir konunun bakış açılarına göre sohbetine tartışma diyoruz. Bu tartışmanın bakış açılarında yer alan insanlar da belli bir bilgi ve birikime sahip olmalıdır.
Ortada bir konu var ve onlar da tartışan insanlar ancak, sen bu konuyu tartışabilecek bir insan değilsin malesef.
Şuraya doluşturduğun onlarca satırın hiçbirinde bilgiden kırıntı yok. Olayın iç yüzü ile ilgili bilgi sahibi olmadığını, bu tip tahmini zerzavatlar ile ört bas etmeye çalışıyormuşsun gibi geldi bana.
E dersen ki sanane ? Doğru, banane !
Selametle...Kime göre? Neye göre?
-
HannibALgan bunu yazdıarabaci88 bunu yazdıHannibALgan bunu yazdı
İnsan beyni, insan doğduğu andan itibaren kodların yazıldığı bi bilgisayardır. Bebek büyüyüp bir adam veya kadın olana kadar beynine sayısız fikir ve bilgi işlenir. Bunların en bilindiği ise ölüm, ölümden sonrası gibi konulardadır. Ölüm olayı yani EX olmak oksijensizlikten kaynaklanır. NAsıl ölürsen öl, oksijen azlığından ölürsün. Fiziki olarak ölsen de sinirlerin tahrip olması ve ölmesi ortalama 8 dakika sürüyor (süreden tam emin değilim araştırıver) bu 8 dakika boyunca görmeye, duymaya ve öen önemlisi düşünmeye devam ediyorsun. Peki bu 8 dakikada ne oluyor biliyormusun? Öldüğünü anlıyorsun ve o ana kadar ölümle ilgili beynine kodladığın bilgiler tekrar hatırlanıyor. Yaşanan üzüntüler, korkular vs hepsi bundan dolayıdır. Ölümden sonrası var mı? Bence yok. Neden mi? Doğmadan önce neredeysen, öldükten sonrada orada olacaksın. Yani hiç bir yerde...
Senin düşüncene katılmıyorum.Bunu nerden bilebilirsin ki?Belki de uzayda daha zeki varlıklar bizi Dünya'ya getirdi.Ya da ALLAH yarattı.
Dünyanın içinde yer alan Samanyolu Galaksisinde 400 milyardan fazla yıldız var. Hangisinde hayat olduğunu bilmiyoruz. Kaldı ki evren denen bu gizemli karanlık boşlukta Samanyolu Galaksisi gibi milyarlarca galaksi var. Tüm bunu galaksilerde ki yıldızların sayısını hesaplamak için ortalama 400.000.000.000 x 400.000.000.000 gibi bir işlem yapmak lazım. Çıkan sayı ortalama evrende ki yıldız sayısıdır. Bütün bu muazzam büyüklükte ki alanda yaşayan tek canlıların insanlar olduğunu iddia etmek sadece aptallık olur. Kaldı ki bu kadar büyük bir alanı bir yaratıcının yarattığını söylemek farazidir. Yanındamıydın amk yaratırken? Kaldı ki kendiliğinden oldu demek de o kadar farazidir...
@HanniBalgan Hocam Enteresan Söylemleriniz Dikkatimi Çekiyor, Yazılarını Zevkle Okuyorum Ama, İki Seçenek İçinde Farazi Demişsin, Tam Olarak Hangisi Akla Daha Yatkındır Dersem Ne Dersin Merak Ettim..