




Tarihimizi Hatırlayalım 4.Bölüm: Diyarbakır Auschwitz 'İ 5 No'lu Cezaevi 1980-84
-
En büyük yanlışlarımızdan biridir Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi. "Dünyanın en kötü şöhretli 10 cezaevi" arasında yer almaktadır.
1981-1984 yılları arasında 53 tutuklunun ölümüne, yüzlerce tutuklunun da sakat kalmasına ve psikolojik tahribata uğramasına neden olan insanlık dışı uygulamalar, daha sonra birçok kitaba ve yayına konu olmuştur .
Diyarbakır Cezaevi de, en ağır işkence ve aşağılama uygulamalarının yanı sıra, aynı zamanda PKK ana kadrolarının yetişmesini sağlayan yer olmuştur.Cezaevindeki vahşet olmasaydı, Kürt meselesi bu ülkede açığa çıkmazdı. Diyarbakır Cezaevi'ndeki insanları birer militan haline getirdiler. Bunların %80'den fazlası dağa çıktı. İnsanın oradaki vahşeti gördükten sonra normal yaşama dönmesi çok zordu. "PKK hareketi 1984'te patladı" derler ya, bu tarih, Diyarbakır Cezaevi'nden ana tahliyelerin olduğu tarihtir.
Konu ile ilgili olarak Çayan Demirelin belgeseli nin bir kısmı:
http://www.archive.org/details/5NoluCezaevi
belgesel bu yıl Altın portakal film festivalinde altın almasına rağmen sümenaltı edilmiştir...
Ayrıca Tüm detaylar ve belgeleri içeren sitesinden de bilgi edinilebilir.
http://www.diyarbakirzindani.com
Diyarbakır zindanlarının işkence tezgâhlarından geçenlerin anlattıklarından burada aktaracağım kısa bir kesit bile zalimliği ve insanlık düşmanlığını kanıtlamaya yeterli.
inançlarını kırmak, bilinçlerini bulandırmak için ilk elde onların bedenlerine saldırılırBunu yaşayanlardan biri, cezaevine ilk getirilenlerin tâbi tutuldukları uygulamayı şöyle anlatıyor: “‘Banyolu mu televizyonlu koğuş mu istersin?’ diye sorup, cevap ne olursa olsun her iki durumda da alt katlardaki tuvaletleri tıkanmış ve pislik içindeki lağım sularının ve insan dışkılarının yüzdüğü bir yerde süründürülür, günlerce işkence ve kaba dayakla hoş geldin safhasında yıldırdıktan, tamamen teslim aldıklarına inandıktan sonra koğuşa gönderirlerdi
”
Bu uygulamalar elbette sonrasında da, özellikle direnenlere karşı daha da ağırlaştırılarak devam ediyorduİşkenceciler en akıl almaz işkenceleri yaparlarken, başvurdukları bir diğer uygulamayla da, bir tutsağın onurunu bir başkasına çiğnettirerek, aynı zamanda tutsakların birbirlerine olan güven ve dayanışma duygusunu yok etmeyi hedefliyorlardı:
“Bişar Akbaş adında bir arkadaş vardı
Gardiyanların emrine karşı çıkıyordu, yürümüyordu, hem rahatsızdı hem de inat ediyordu
Bir gün gardiyan kolumdan tuttu ve “Çık” dedi
Bişar’ın yanına götürdüler
Onu karın içine yatırmışlardı ve bana dediler ki, “Ağzına işeyeceksin”… Beni dövmeye başladı
Epey dövdü, karın içinde süründürdü, tabanlarıma vurmaya başladı… Sonunda beni de Bişar’ın yanına yatırdı
”
Cezaevindekiler, gardiyanlık yapan tüm sıradan erlere bile “komutanım” şeklinde seslenmek ve tekmil vermek zorundaydılarBöyle seslenmeyenler büyük zulümlere maruz bırakılırken, amaç, bu askeri cezaevinde tutukluları da kapsayan bir emir komuta zinciri yaratmak, direnen tutsakların verilen tüm direktiflere sorgusuzca itaat etmelerini sağlamaktı.
Oradaki doktorlar işkence etmek için vardı
Hastalansan da, delirsen de işkence devam ediyordu
Bize sıradan askerler işkence etmezdi, psikiyatristler, insan ruhunu bilenler işkence ederdi
Aynı işkenceye bağışıklık kazanmaman için, haftada bir işkence yöntemini değiştirirlerdi
Bir hafta lağıma sokarlardı mesela, ‘bu sizin hamamınız, tertemiz olmadan çıkmayacaksınız’ diyorlardı
Öbür hafta sürekli pislik yedirirlerdi
Kapıda, gözetleme deliği vardı
Camlar tamamen kırmızı beyaz bayrağa boyanmıştı
Üç kış kaloriferler hiç yanmadı
Yazın da camları açmak yasaktı
”
Zindanlardaki faşist askeri disiplin mahkeme salonlarında da sürdürülüyorduMahkemelerde bu disipline uymamak ve söz almaya çalışmak bile ölümü göze almak demekti
12 Eylül döneminde Diyarbakır’da siyasi dava avukatlığı yapan Cemşit Bilek bu durumu şöyle anlatıyor: “Müvekkillerimiz mahkemede hazırolda duruyordu
Konuşma hakları yoktu
Sandalyede oturmuş, ellerini nizami şekilde dizlerinin üstünde tutuyorlardı
Kafalar sıfır numara tıraşlı, tek tip elbise içinde, başlarını dik tutarak, tek bir noktaya bakarak, put gibi durmak zorundaydılar
Ölümü de göze alarak kalkıp konuşanlar oluyordu
Rahmetli Necmettin Büyükkaya, geldiği son duruşmada ayağa kalktı, söz istedi
‘Bir sonraki mahkemeye kadar yaşamayabilirim, haberiniz olsun, beni sürekli tehdit ediyorlar
Sonra «Yok kalpten gitti, şundan, bundan gitti» türünden düzmece bir tutanak da tutarak beni öldürebilirler
Ancak gördüğünüz gibi ben çok sıhhatliyim’ dedi
Ve gerçekten de bir sonraki mahkemeye gelmeden öldü”
Diyarbakır Cezaevinde üç yıl yatan ve siyasetle hiç ilgisi bulunmayan Selim Dindar ile yapılan söyleşi o dönemde yaşananları başka boyutlarıyla da gözler önüne seriyor“İşkence görmemiş kimse var mıydı hapishanede?” sorusuna Dindar, “Yoktu
İtirafçılar dahi işkenceyi gördü” diye cevap veriyor
İnsanın algılamakta zorluk çekeceği bu vahşet ortamının gerçeklik duygusunu nasıl kaybettirdiğini de şöyle anlatıyor Dindar:
“Yaşadıklarımızın gerçekliğinden kuşkuya düşebiliyorduk tabiiMesela Mehmet Salih Besen olayında gerçeklik duygumu ben tamamen yitirdim
50 yaşlarındaydı
TKİ’de memurdu
Kendisini ve bizleri ölü zannediyordu
‘Biz ölüyüz, şu anda kabirdeyiz’ diyordu
Biz, ‘Amca yok öyle bir şey, gerçek hayattayız’ desek de, koğuşun aslında bir mezar olduğunu öyle mantıklı savunuyordu ki, ben dâhil bazılarımız ölü olduğumuza inanmaya başlamıştık
Mesela cuma günleri görüşme günümüzdü
Bize soruyordu
‘Bizi ziyarete gelenlere biz dokunabiliyor muyuz? Hayır
Bize uzaktan bakıyorlar, ağlıyorlar ve gidiyorlar
Çünkü onlar bizim kabrimizi ziyaret ediyorlar
Cizre’de biliyorsunuz kabir ziyareti cumalarıdır’ diyordu
Gardiyanların da Zebani olduğunu söylüyordu
Gerçekten de koğuşun camları boyalıydı
Biz dışarıyı göremiyorduk, koklayamıyorduk, duyamıyorduk
Bu durum uzun sürdü ve ona yaşadığımızı bir türlü ispat edemiyorduk
Bir gün mazgal açıldı ve ‘Mehmet Salih Besen hazırlansın, tahliye oluyor’ dendi
Ben şahadet getirdim
Dedim ki, ‘Biz yaşıyoruz
!’ Salih amca ise ‘Seyidim beni gönderme
Sen bana sahip çıkıyordun
Şimdi tek başıma mahşere hesap vermeye gidiyorum’ diye ağladı
Sonradan onunla birlikte tahliye olan gençten öğrendik ki, onları Siirt’teki sivil cezaevine götürmüşler
‘Eğer beni hanımımla, çocuklarımla konuşturursan ölmediğime inanırım’ demiş
Cezaevi müdürü de telefon etmelerine izin vermiş
Genç, Salih Amca’nın evini aramış, karşısına hanımı çıkmış
Telefonu Salih Amca’ya vermiş
Salih Amca, hanımına ‘Ben sağ mıyım, ölmedim mi?’ diye sormuş
Ve ahize yere düşmüş
Salih Amca, içerideki vahşeti görünce, oradan sağ kurtulacağına inanamadı
Sağ kurtulduğuna inandığında ise buna kalbi dayanmadı
”
Tüm bu anlatılanlar, Diyarbakır Cezaevinde 12 Eylül sonrasında yaşananların sayfalara sığmayacak Faşizmin yarattığı kan denizinden damlalar
Ancak, Diyarbakır Cezaevinde faşizmin bu kanlı iradesi karşısında yılgınlıklar olduğu gibi direniş de vardır
Teslimiyeti kırmak ve direnişi yükseltmek amacıyla, Ferhat Kurtay, Eşref Anyık, Necmi Önen ve Mahmut Zengin, 1982 Mayısında kendilerini yaktılarOnlar, faşist rejimin fiziksel işkence aracılığıyla, kendi bedenlerini kendilerine karşı bir silah olarak kullandığını düşünüyorlardı
Son derece ağır baskı ve işkence koşulları altında gerçekleştirilen bu eylemle, kendi bedenlerini faşist rejime karşı bir silah haline getirmeyi ve onu teşhir etmeyi amaçlıyorlardı
Gerek cezaevinde gerekse uluslararası alanda yankı uyandıran bu eylemin ardından direniş ruhu giderek büyüdü
Bunu Temmuz ayında başlatılan büyük ölüm orucu direnişi izledi
15 gün devam eden bu eylem sonucunda da dört devrimci yaşamını yitirecek, ancak karşı durulamayacağı düşünülen faşist rejimin cezaevi yönetimi, direnişçi tutsaklarla pazarlık yapmak ve kimi hususlarda geri adım atmak zorunda kalacaktı
1984’te gerçekleştirilen ikinci ölüm orucu direnişinde iki direnişçi tutsak daha yaşamını yitirdi
Onurlu bir şekilde yaşama hakkının bile can pahasına savunulmak zorunda kalındı
Diyarbakır Cezaevindeki kan denizini yaratanlar arasında bir isim vardır ki, adı hep Diyarbakır Cezaevi ile birlikte akla gelir: Esat Oktay Yıldıran. Onu ve burjuvazinin ona karşı gösterdiği vefayı özel olarak anmak gerekirEsat Oktay Yıldıran 12 Eylül karanlığında Diyarbakır Cezaevi iç emniyet komutanıydı
Yüzbaşıydı
22 Ekim 1988’de Ümraniye’de bindiği otobüsten aşağı indirilip öldürüldüğünde ise binbaşı rütbesine yükseltilmişti
Yıldıran sadece basit bir sadist değildi şüphesiz
Bunun ötesinde, faşizmin eli kanlı bir neferiydi
Yaptıkları kocaman bir bütüne hizmet ediyordu
Zaten hizmetlerinin farkında olan burjuvazi tarafından unutulmamış, Aksaray’da anıtı dikilmiş, Etimesgut zırhlı birlikler tümeni içindeki bir caddeye de adı verilerek hatırası yaşatılmıştır
-
Tskyı karalama nasıl yapılır?
Gri propaganda nedir nasıl yapılır?
Bu konudaki gri propaganda hangi noktalarda etkindir,bulunuz :)
-
Hocam bunları ayrı ayrı konu halinde açma tek başlıkta topla yoksa silinir
-
Şimdi birileri gelir "oh olsun, topunun amk, keşke öldürselermiş" gibi cümleler sarf edip gidecekler..
keşke açmasaydın hocam konuyu..
ve evet katılıyorum. Diyarbakır zindanlarında insanlık suçu işlenmiştir. Kim ne derse desin..
göte jop sokmak, mazgaldan boku alıp yedirmek nasıl olur yahu..
hani bunları yapanlar da insan mıydı ? evet insandı. Hiç mi huzursuz olmaz bir insan..
Zaten pkk nin askeri - ideolojik eğitim yeri oldu bu işkencelerden sonra Diyarbakır zindanı.
sebep ? zindana girenlere en boktan muameleyi yaparsan, bok yedirirsen, göte jop sokarsan o adam da çıktı kurşun sıktı..
keşke hiç biri yaşanmasaydı..keşke..
ah amed ah..
-
durduk yere mi bütün bu döngü
-
O dönem çok kişinin işkence gördüğü asılanlar olduğu doğrudur. Tabii ki abartı pkkya yandaş çekmek için var mıdır ? Vardır.
-
kaç kişi öldü ki ?
istiklal mahkemelerinde asılanlardan çok mu
-
gfb_soldier bunu yazdı:
-----------------------------
Tskyı karalama nasıl yapılır?
Gri propaganda nedir nasıl yapılır?
Bu konudaki gri propaganda hangi noktalarda etkindir,bulunuz :)
-----------------------------TSK karalayan yok ( PKK ile girdiğim çatışmanın birinde aldığın kurşun yarasını ben taşıyorum, seni bilemem )
Gri kara beyaz propaganda yapılmıyor ( yanlışa yanlış demeyi ne zaman öğreneceğiz acaba )
sana tek sorum;
sadece düşündüğün için cezaevinde veya işkence de bulundun mu ?
-----------------------------
tosun bunu yazdı
Hocam bunları ayrı ayrı konu halinde açma tek başlıkta topla yoksa silinir..
-----------------------------
hocam bu konular tek bir yerde çorba edilecek konular değil bence; başlı başına herbiri ağır konular hele ki toplumumuzun hafızasının en fazla bir haftalık olduğunu düşünürsek...
---------------------------
mehmetcan bunu yazdı
durduk yere mi bütün bu döngü
kaç kişi öldü ki ?
istiklal mahkemelerinde asılanlardan çok mu
---------------------------
kan davasına devam diyorsun yani...
neden hala yanlışı görmemekde ısrar edilir. ?
-
cuneyd bunu yazdı:
-----------------------------
Şimdi birileri gelir "oh olsun, topunun amk, keşke öldürselermiş" gibi cümleler sarf edip gidecekler..
keşke açmasaydın hocam konuyu..
ve evet katılıyorum. Diyarbakır zindanlarında insanlık suçu işlenmiştir. Kim ne derse desin..
göte jop sokmak, mazgaldan boku alıp yedirmek nasıl olur yahu..
hani bunları yapanlar da insan mıydı ? evet insandı. Hiç mi huzursuz olmaz bir insan..
Zaten pkk nin askeri - ideolojik eğitim yeri oldu bu işkencelerden sonra Diyarbakır zindanı.
sebep ? zindana girenlere en boktan muameleyi yaparsan, bok yedirirsen, göte jop sokarsan o adam da çıktı kurşun sıktı..
keşke hiç biri yaşanmasaydı..keşke..
ah amed ah..
-----------------------------Ergenekon msn den patlak verdi.pkk da demekki böyle başlamış vay be :) acaba hiç sordunmu kendine bu adam bok yemeden önce ne boku kendi elleriyle kendi rızasıyla yedide içeri girdi?
-
fivestar bunu yazdı:
-----------------------------
cuneyd bunu yazdı:
-----------------------------
Şimdi birileri gelir "oh olsun, topunun amk, keşke öldürselermiş" gibi cümleler sarf edip gidecekler..
keşke açmasaydın hocam konuyu..
ve evet katılıyorum. Diyarbakır zindanlarında insanlık suçu işlenmiştir. Kim ne derse desin..
göte jop sokmak, mazgaldan boku alıp yedirmek nasıl olur yahu..
hani bunları yapanlar da insan mıydı ? evet insandı. Hiç mi huzursuz olmaz bir insan..
Zaten pkk nin askeri - ideolojik eğitim yeri oldu bu işkencelerden sonra Diyarbakır zindanı.
sebep ? zindana girenlere en boktan muameleyi yaparsan, bok yedirirsen, göte jop sokarsan o adam da çıktı kurşun sıktı..
keşke hiç biri yaşanmasaydı..keşke..
ah amed ah..
-----------------------------Ergenekon msn den patlak verdi.pkk da demekki böyle başlamış vay be :) acaba hiç sordunmu kendine bu adam bok yemeden önce ne boku kendi elleriyle kendi rızasıyla yedide içeri girdi?
-----------------------------msn ergenekon ne alaka çözemedim kusura bakma ? cehaletime ver !!!
Şu düz mantıkdan ne zaman vazgeçeceksiniz; o zaten hapise girdiğine göre her türlü işkenceyi hakediyordu diye düşünmek nasıl bir vicdandır ?
Kaldı ki o cezaevine girenlerin içinde sadece isim benzerliği olandan tut, ilçe emniyetine bağış yapmadı diye tutuklanan tüccar baba ve oğlu var bağış diye istenen bir çuval şeker ama adamın dükkanda yok maalesef...
pek inandırıcı gelmedi ise o dönemlerde kendi tutuklanma sebebimi söyleyeyim;
Mahalle bakkalı kazıkladığı için dövmüştüm o da sol örgütten olduğumu ve haraç topladığımı vermeyince hem onu hem oğlunu dövdüğümü bir hafta önce kahve bombalama eylemi yaptığımı söyleyerek şikayet etmişdi...
3 ay ikinci şubede çektiklerimi ben bilirim, Anneannemin bir çuval şeker ve çay hediye etmesi ile hiç suçumun olmadığının ortaya çıkması da ayrı bir komedidir...
Ev kirasını ödeyemediği için evinden çıksın diye ev sahibi tarafından polise terörist diye ihbar edilenler, tutuklanan ama araçdan kaçan adamın yerine yoldan geçen simitçi sayı eksik olduğu anlaşılır diye araça tıkılan, kimliği olmadığı için karakola alınıp sırf karakolda dayakdan tırsan biri yüzünden örgütün lideri aha bu diye gösterilince örgüt lideri ilan edilen,
offf sıkıldım
tamam sen haklısın ola ki şanssızlık eseri bir sıkıntı yaşarsan; zaten bende şans yok herşey bana müstahak der geçersin !!! yada ne bileyim sırf tuttuğun takım yüzünden işkence falan görmek üzere tutuklanırsan yada düşünme yetin nedeni ile sıkıntı yaşarsan ben de aynı sen gibi düşünebilirim...
keşke ideolojilerin sesleri vicdanınızın sesini bastırmasa... duyabilseniz
-
Pkk'nın fikri temelleri 70 li yılların başında atıldı.yine hepimiz biliyoruz ki 78'in 27 kasımında da da fis köyünde kuruldu.
78'den ihtilale kadar sayısız eylem ve katliam gerçekleştirdi hocam kayıtlarda ve arşivlerde hepsi mevcut.Yazılanlar bu olayı etki-tepki meselesine çekilerek terörü meşrulaştırmaya çalışıyor. Yaşananlar yapılan insanlık dışı muameleler hiçbir şekilde tasvip edilemez. O dönemde diyarbakır cezaevinde işkence görenlerin birçoğunun dağa çıktığı doğrudur.Ancak yine o dönemde diyarbakır cezaevinde işkence görüp dağa çıkanlarında bir çoğu zaten pkk üyesi, yardımcısı veya sempatizanıydı. Örgütle hiçbir bağı olmayıpta işkenceler sonrası örgüte katılanlarda yok değildi.
Peki Hapishanelerde işkence sadece diyarbakıra özelmiydi?
Ve ya sadece Kürtlere ya da Solculara yönelikmiydi bu işkenceler?
Kesinlikle hayır. En az onlar kadar Ülkücülerde bu insanlıktan çıkmış şerefsizlerden nasiplerini almışlardı.
En basitinden kendimden örnek vereyim. Kendimden derken en yakınım babamdan.
12 eylül ihtilalinde orduda subaydı babam
aynı gün 164 asker ile birlikte ülkücülük milliyetçilik suçu adı altında göz altına alınmış önce dil okulunda işkence ve sorgu dolu günler sonrasında mamakta hücrelerde. kaç gündür tutuklu olduğunu nerede olduğunu gözü kapalı işkencelerden sonra imzaladığı kağıtta nelerin yazdığını bilmiyor. 35 gün sürüyor sonra ordudan atılıyor. Babam ucuz atlatanlardan.
İşkencelerden kafayı sıyıran geçek manada akıl hastası olan sonrasında da kafasını tren raylarının üstüne koyup intahar eden bir arkadaşı var babamın.
Bizim ağzımız var dilimiz yok adam gibi medyamız yayınımız çığırtkanımız paramız yok senaryosunu kendimizin yazıpta oynadığımız dizilerimiz filmlerimiz yok çok okunan yazarlarımız çok satan gazetelerimiz yok. Doğal olarak kimse bilmiyor Ülkücülerin ne çektiğini. Fazlada ağlamayı sevmiyoruz galiba gurur yapıyoruz.Allahlarından bulsun diyoruz susup duruyoruz bu zulme.
en az kürtler ve solcular kadar işkence gören ülkücülerin bir farkı vardı o da "Dağa Çıkmamak" tı. Devlet baba vatan ana dediler devlete millete küsmediler daha geçen gün "jop sokan" askere ertesi gün mehmetçik dediler. Yedikleri tasa sıçmadılar özetle
mamak c-5 koğuşunu araştırın arkadaşlar. duvarların dili olsada konuşsa
Diğer cezaevlerinde gördükleri işkenceleri ya da şişlenerek katledilen ülkücüleri hiç hesaba katmıyorum.
Ozan Arif - C5 Koğuşu
C-5 iŞKENCE
Hakim bey.. Hakim bey.. bütün dünyamı
Yıkarak yaptılar benim sorgumu.
C-5 denen yere gözlerim bağlı,
Tıkarak yaptılar benim sorgumu.
Savcının ağzından şu okunanlar,
Benim suçum değil, hep yalan bunlar!..
Dövdüler hakim bey, ağzımdan kanlar,
Akarak yaptılar benim sorgumu.
Düştüm ki, bir sürü Moskof ***ine
Biri de demedi; "bunun suçu ne?"
Tabancayı ta ağzımın içine
Sokarak yaptılar benim sorgumu.
Döve döve işettiler altıma,
Bayıldıkça sarıldılar horuma,
Islatıp ıslatıp tekrar sırtıma,
Çıkarak yaptılar benim sorgumu.
Kimi vurdu, kimi baktı seyrime,
Jop izleri oluk oldu böğrüme,
Siğaranın ateşiyle bağrıma,
Çökerek yaptılar benim sorgumu.
Kimi şarap içti, kimisi rakı,
Karmakarışık oldu her türlü koku,
Döverek pisletip, ağzıma b...
Dökerek yaptılar benim sorgumu.
Jileti vurdular ileri-geri,
Dilim dilim oldu yarıldı deri,
Yarılan yerlere tuzu, biberi,
Ekerek yaptılar benim sorgumu.
Tırnağım söküldü kelpeten ile,
C-5 ler konuşsa gelse de dile,
"Su" diye yalvardım!.. Hep güle güle,
Bakarak yaptılar benim sorgumu.
Şişe ile zorladılar kıçımı,
Tuzlu su verdiler, yaktı içimi.
Derisinden kopanaca saçımı,
Çekerek yaptılar benim sorgumu.
Allahsız, kitapsız sekiz-on ayı,
Suçsuzum dedikçe, vurdu sopayı.
Burnuma soktular tornavidayı,
Bükerek yaptılar benim sorgumu.
Biri bu "Soyer"di domuzun dölü!..
Sesinden tanıdım, değilim deli.
Tenasül uzvuma ceryanlı teli,
Takarak yaptılar benim sorgumu.
Hakim bey; erkeklik kalmadı daha!..
Ölem diye çok yalvardım Allah'a.
Avuç içlerimden tutup çarmıha,
Çakarak yaptılar benim sorgumu.
Babamı almaya, ve gittiler.
Anama, eşime neler ettiler!
Çocuğumun boğazından tuttular,
Sıkarak yaptılar benim sorgumu.
Yavrumu görünce çıldırdım dedim(!)
Ne derseniz kabul, saldırdım dedim.
Atatürk'ü bile öldürdüm dedim.
Yakarak yaptılar benim sorgumu.
Ozan Ârif anlatamaz kaygımı,
Yitirdim kanuna olan saygımı!
Velhasıl "Devlete güven" duygumu,
Sökerek yaptılar benim sorgumu