folder Tahribat.com Forumları
linefolder Derin Konular
linefolder Ateizm Bana Hiçbir Şey Sağlamıyor



Ateizm Bana Hiçbir Şey Sağlamıyor

  1. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    anarsistherif
    anarsistherif's avatar
    Kayıt Tarihi: 27/Ağustos/2009
    Erkek
    KrypT bunu yazdı:
    -----------------------------

    x3uqm4 bunu yazdı:
    -----------------------------
    Russelin tanrı paradoksu:

    _tanrının varolduğunu kabul ediyor musun?
    
    _evet.
    
    _onun gücünün sonsuz olduğunu kabul ediyor musun?
    
    _evet.
    
    _onun herseyi yaratabileceğini kabul ediyor musun?
    
    _evet.
    
    _soru:''bu niteliklere sahip olduğunu kabul ettiğin tanrı, kendisinin kaldıramayacağı kadar ağır bir kaya yaratabilir mi?
    
    Eğer cevap yaratabilir ise: Onun gücü herşeye yetmez.
    
    Eğer cevap yaratamaz ise: O Herşeyi yaratan değildir.
    
    -----------------------------

    Tanrı kendisinin kaldıramayacağı kadar ağır bir kaya yaratıp, sonra onu kaldırır. Çünkü o tanrıdır, onun için imkansız yoktur.


    -----------------------------
    Kendisinin Kaldıramayacağı. Eğer kaldırabilseydi, soruda kendinin kaldırabileceği yazardı :)

    =)
  2. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    saftiriksincap
    saftiriksincap's avatar
    Kayıt Tarihi: 31/Ağustos/2010
    Erkek

    x3uqm4 bunu yazdı:
    -----------------------------
    tanrinin varligina yada yokluguna herhangi bir kanit yoktur. tanri paradokstur, çelişkidir.
    Tanrı insanın içinde yarattığı bir hayal ürünüdür. İnsanlar zayıftır. Her insanın inanma ihtiyacı vardır. İşte dinlerde bu noktada ortaya çıkmıştır. Peygamber "Dünya boka dönüyor ulan! Bu gidişata dur demek lazım, ama nasıl?" der. Ardından o zamanlar bilim geri planda olduğu için evreni, doğayı açıklayamaz bu yüzden hayalinde bir Tanrı yaratır. Ve dünyayı düzene sokmak için bir din yaratır. Devamından gelen peygamberler ise her dünya bozulduğunda bunu tekrarlarlar. Din ve tanrı ne kadar konuşulursa konuşulsun, bir sonuca ulaşılamaz.
    Russelin tanrı paradoksu:

    _tanrının varolduğunu kabul ediyor musun?

    _evet.

    _onun gücünün sonsuz olduğunu kabul ediyor musun?

    _evet.

    _onun herseyi yaratabileceğini kabul ediyor musun?

    _evet.

    _soru:''bu niteliklere sahip olduğunu kabul ettiğin tanrı, kendisinin kaldıramayacağı kadar ağır bir kaya yaratabilir mi?

    Eğer cevap yaratabilir ise: Onun gücü herşeye yetmez.

    Eğer cevap yaratamaz ise: O Herşeyi yaratan değildir.

    -----------------------------

    Bu soruya altı madde halinde cevap vereceğiz:

    1- Soruda kasıt vardır:

    Bu sorunun hedefi inançları sarsmak, saf zihinleri bulandırmak, masum ve körpe dimağlara zehir akıtmaktır. Bir akrep kıskacı olan bu demogojik soru ile insanlar zehirlenmek istenmektedir. Şöyle ki:

    Eğer bu soruya "Evet" diye cevap verilse o zaman "Demek ki sizin Rabbiniz, yarattığı şeyden güçsüzdür." denilecek. Eğer, "Hayır" diye cevap verilse, o zaman da "Demek ki sizin Rabbiniz âcizdir." denilecektir. Her iki halde de -hâşâ- Cenâb-ı Hakk'a acizlik isnadı söz konusudur.

    Bu soruyu ortaya atanlar, var olması muhal olan bir şeriki yaratmayı Cenâb-ı Hakk'ın kudretinden talep etmekle Allah’ın Hâlık (yaratıcı), vehmettikleri o şerikin de mahlûk (yaratılan) olduğunu bir ön yargı olarak kabul ettikleri halde, daha sonra o mevhum mahlukun Hak Teâlâ'dan büyük olabileceğine ihtimal vermekle, açıkça demagoji yapmaktadırlar.

    Bu kimseler Allah’ın kutsi mahiyetinin mahlûk mahiyetine hiçbir cihetle benzemeyeceğini bilememektedir. Eser ustasına hiçbir cihetle benzemeyeceği gibi, Cenab-ı Hak da mahlûkatına hiçbir cihetle benzemez.

    Bu hakikati bilmemek, büyük bir cehalettir. Bu cehalete düşenler Allah’ın mutlak kadir, mahlûkun ise sonsuz âciz olduğu gerçeğinden gafildirler.

    2- Soruda "imkân-ı vehmî" ile "imkân-ı aklî" birbirine karıştırılmaktadır.

    İmkân-ı aklî: Aklen hem olması, hem de olmaması mümkün olan şeye denir. Meselâ, yeni evlenen bir insanın, çocuğunun olması da, olmaması da mümkündür.

    İmkân-ı vehmi: Hariçte vukua gelmesi mümkün olmayan, hakikatsiz ve esassız bir vehimdir. İmkân-ı vehmi hiçbir hükme esas olamaz. Hiçbir delil ve hakikate dayanmadığı için ilim ve mantık imkân-ı vehmi ile meşgul olmaz.

    İmkân-ı vehmi sadece "olabilir", "belki" gibi temenni, zan ve hayallerden kaynaklanır.

    "Cenâb-ı Hak kendinden büyük bir mahlûk yaratabilir mi?" sorusunda imkân-ı vehmi ile imkân-ı aklî karıştırılmıştır. Bu soru ancak vehmin mahsulüdür; hiçbir hakikate istinad etmeyen bir hurafe, bir safsatadır; aklen muhaldir. Hiçbir akıl, bir mahlûkun Allahü Azîmüşşân'dan büyük olmasını mümkün göremez.

    3- Soru ile demagoji yapılmaktadır.

    Mantıkta "Gerçek olmayan mukaddemelerle yapılan kıyaslara demagoji veya safsata" denilmektedir. Meselâ duvar üzerine çizilmiş bir insan resmi gören demagog:
    “Bu resim konuşur. Çünkü, bu resim insana aittir."

    "Her insan konuşur. Öyle ise bu insan da konuşur." diye yanlış bir hükme varır. Cenâb-ı Hakk'ın yaratacağı bir mahlûku -hâşâ- Allah'tan büyük tevehhüm etmek, duvardaki resmi insan kabul etmekten daha büyük bir safsatadır.

    Bu soruda esas olarak şu safhalar vardır:

    1) Yaratılması vehmedilen varlığın şu anda mevcut olmadığı kabul edilmektedir.

    2) Mevhum varlığın yaratılması Allah'tan beklenmekte, böylece Allah’ın Hâlık olduğu, o mevhum varlığın ise mahlûk olacağı kabul edilmektedir.

    3) O mevhum varlığın yaratılması Allah'tan istendiği gibi, onun büyüklüğü, gücü, dirayet ve azameti de Allah'tan istenmektedir.

    Bu mukaddemelerden Cenâb-ı Hakk'ın sonsuz büyük, yegâne Hâlık, ezelî ve ebedî ve mutlak Kadir olduğu; o mevhum varlığın ise yaratılmaya muhtaç, âciz, zelil ve miskin olduğu sonucu çıktığı halde, tam tersine o vehmî varlığın Allah'tan büyük olup olmayacağı sorulmaktadır. Bu ise yukarıdaki misâlden çok daha ileri derecede bir safsatadır.

    4) Soru pek çok çelişkilerle doludur:

    Soru ile yapılmak istenen kıyas, çelişkili hükümlere dayandırılmıştır. Dolayısıyla, bu sorunun "iddia olma" özelliği yoktur. Meselâ, "Sonsuzdan daha büyük bir sayı yazılabilir mi?" sorusu böyle çelişkili bir hükme dayanır. Bu sebeple hiçbir ilmî kıymeti yoktur. Çünkü, sonsuzdan büyük bir sayı olamaz ki, böyle bir soru da sorulabilsin. Eğer sonsuz, erişilmez bir büyüklüğün sembolü ise hiçbir rakam sonsuz ile mukayese edilemez. Sonsuzdan büyük bir rakam düşünülse o zaman da sonsuzluk hakikati ortadan kalkar.

    Bu soru da, çelişkili kıyaslardan olduğu için mantıken ve ilmen hiçbir kıymeti yoktur.

    Bilindiği gibi bir eserdeki kemâl, onu yapan zatın kemâlinin bir tecellisi, bir göstergesidir. Ve bu eserdeki kemâlin, ustasının kemâlini aşması, ondan fazla olması muhaldir. Bir âlimin, telif ettiği bir kitabına kendi ilminden fazla ilim yerleştirmesi, yahut, bir mimarın kendi maharetini aşan bir eser yapması, güneşin kendi ışığından fazlasını bir damla suya vermesi muhaldir, safsataların en acibidir.

    "Cenâb-ı Hak, kendinden büyük bir varlık yaratabilir mi?" sorusu: "Allahü Teâlâ kendi kemâlatından daha fazlasını bir mahlûkuna verebilir mi?" gibi bir saçmalık ifade eder.

    Soru, Cenâb-ı Hakk'ın sıfatları, fiilleri adedince muhaller taşır. Bunlardan birkaçını kaydedelim:
    Hak Teâlâ'nın sıfatlarından biri "Kudrettir. Soru, bu sıfat yönünden tahlil edildiğinde şöyle olur:
    "Kudreti sonsuz olan Cenâb-ı Hak, kendinden daha kudretli birisini yaratabilir mi?"

    Bu sorunun sahibi, sonsuzluk kavramının cahilidir. Sonsuz kudretten daha büyük bir kudret olamaz ki, böyle bir soru sorulabilsin. Şu sonsuz feza, şu uçsuz bucaksız sistemler, hep O Kadir-i Zülcelâl'in kudretinin tecelligâhıdır. Haşmetli bir dağın âyinedeki tecellisi bir çakıl taşı ağırlığında da olamaz. Hadsiz yıldızlar, uçsuz bucaksız galaksiler hep Cenab-ı Hakk’ın Hâlık isminin tecellileridir. Bu tecellilerin O Kadir-i Mutlak'ı yorması, âciz bırakması düşünülemez. Her an böyle milyarlarca kâinatı yaratsa, bunların tümü o kudret nazarında yine bir zerre kadar da olamaz.

    Söz konusu soru, Cenâb-ı Hakk’ın irâde sıfatı yönünden tahlil edilirse şu şekle girer:
    "Mutlak irâde sahibi olan Allahü Teâlâ, kendi hükmünü geri bıraktıracak, kendi irâdesini kayıtlayacak bir ilâh yaratabilir mi?"

    Halbuki, Cenâb-ı Hakk'ın irâdesi mutlaktır, sonsuzdur. Hiçbir kayıt altına girmez. O'nun irâdesini kayıt altına alacak bir varlığın bulunması muhaldir. Öte yandan, Cenâb-ı Hakk'ın yaratacağı şey, mahlûk olur. Mahlûk ise Hâlık'ın irâdesi altındadır. Bu soru ile Hâlık'ın irâdesi sınırlı, mahlûkun irâdesi ise sınırsız tevehhüm edilmekte, böylece "sınırlı olanın sınırsız olanı sınırlandırması" gibi büyük zıtlığa ve çelişkiye düşülmektedir.

    Soruyu, Allahü Teâlâ'nın ezeliyeti ve ebediyeti noktasından düşündüğümüzde şu safsata ile karşılaşırız:
    "Cenâb-ı Hak, kendinden evvel var olup, kendisinden sonra da varlığı devam edecek olan bir mahlûk yaratabilir mi?"

    Ezel ve Ebed Sultanı olan Allahü Azîmüşşan'ın, bir ismi Evvel, bir ismi de Âhir'dir. Varlığının evveli olmadığı gibi, sonu da yoktur. Ezelden evvel ve ebedden öte bir zaman kavramı olamaz ki, böyle bir hurafeye, bir vehme yer olabilsin. Bu safsataya göre, Cenâb-ı Hak ezelî ve ebedî olduğu halde, hâşâ, fâni ve sonradan yaratılan bir mahluk olacak, yaratacağı o mevhum varlık ise, mahlûk olduğu halde ezelî ve ebedî olacaktır.

    Cenâb-ı Hakk'ın Hayat, Semi', Basar gibi diğer sıfatları da aynı mantık ve ölçü içerisinde düşünülebilir.

    Ne gariptir ki, böyle bir safsata ve bir hezeyan bu asrın cehalet çarşısında müşteri bulmakta, az da olsa bir kısım insanları saptırabilmektedir.

    5) Soruda hakikatlerin zıtlarına dönüşmesi istenmektedir.

    Bilindiği gibi, bir hakikatin, zıddına dönüşmesi muhaldir. Yine, bir hakikatin kendi mahiyetini korumakla birlikte kendi zıddı olan bir mahiyete girmesi de muhaldir. Meselâ, güneşin, kendi mahiyetini aynen muhafaza ederek suya dönüşmesi, yahut bir insanın "insanlık" mahiyetini hiç kaybetmeden “arslan” olması muhaldir. Misâller çoğaltılabilir. Mahlûkat için, gerçeklerin zıtlarına dönüşmesi böyle binlerce muhaller taşıdığı halde, Hâlık Teâlâ hakkında böyle bir şey vehmetmek muhallerin en acibidir.

    Yukarıdaki soru ile Ulûhiyete ait sonsuz hakikatlerin zıtlarına dönüşmesi tevehhüm edilmektedir. Şöyle ki; soru sahibi bu demogoji ile sonradan yaratılacağından noksan, fâni, âciz, kayıtlı olacak olan o mevhum varlığın hakikatini, zıddı olan sonsuz kudret ve kemâle inkılâb ettirme muhaline düşmektedir. Allahü Teâlâ'nın mutlak kemâli, zıddı olan mutlak noksanlığa, mutlak cemâli mutlak çirkinliğe, mutlak kudreti, mutlak acze inkılâb etmez.

    O Zât-ı Zülcelâl sonsuz aziz, mahlûkat ise sonsuz zelildir. Allahü Azîmüşşân, sonsuz âlim ve mutlak Hâkim'dir; mahlûkat ise cahil ve mahkûmdur. Allah’ın varlığı vücudu vâcib, Zâtı ezelî ve ebedîdir. Yarattığı ve yaratacağı herşey ise mümkindir, fânidir ve hadistir.

    Soru sahibinin vehmine göre, Cenâb-ı Hak ezeli olduğu halde, hâşâ hadis olacak (sonradan meydana gelecek), yaratılması vehmedilen o varlık ise, hadis olduğu halde ezelî olacaktır. Tâ ki, Allahı Teâlâ'dan, hâşâ daha büyük olması tevehhüm edilsin.

    Allahü Azîmüşşân, sonsuz kadir olduğu halde, âciz olacak, O'nun yaratmasına muhtaç olan o varlık ise sonsuz kadir olacaktır.

    Misaller çoğaltılabilir.

    6) Soru sahibi vücut (varlık) mertebelerinden habersizdir.

    Bu sorunun cevabı, üç kavramın bilinmesine bağlıdır. Bunlar “vâcib, mümkin ve mümteni” kavramlarıdır. Aklen bu üçünün dışında kalan bir başka şık düşünülemez.

    Gayet mükemmel bir heykele baktığımızda bu üç hakikati şöyle tesbit edebiliriz:
    "Heykelin bir ustası olması vâciptir." Zira, san'at san'atkârsız düşünülemez.

    "Bu heykel yapılmadan önce, ustası için heykeli yapıp yapmamak ise mümkündür." Yâni usta için, o eseri yapıp yapmamak olasıdır.

    "Heykelin, ustasından daha maharetli, mükemmel, daha güçlü olması ise mümtenidir (imkansızdır), muhaldir."

    Aynı hakikati güneş için düşünecek olursak: Güneşin ışık sahibi olması vâcibdir. Yâni, ışıksız güneş düşünülemez. Güneşi irâde sahibi farzetsek, ışığını dilediğine verip, dilemediğine vermemesi de mümkündür. Güneşin âyinedeki tecellisinin, güneşin büyüklüğüne ve ısısına sahip olup, etrafında oniki gezegeni dolaştırması ise mümtenidir yani imkansızdır.

    Yukarıdaki misâller gibi, vücud mertebelerinde de üç hakikat vardır: Vâcib, mümkin, mümteni.

    Cenâb-ı Hakk'ın vücudu "vâcib", yaratılmış ve yaratılacak olan herşeyin vücudu "mümkin", Allahü Teâlâ'nın şeriki, misli, benzeri ve nazirinin bulunması ve herhangi bir mahlûkunun kendisinden büyük ve güçlü olması ise "mümteni"dir.

    Cenâb-ı Hakk'ın vücudu vâcibdir. O'nun vücudu Zât’ ındandır. Var olmak için hiçbir sebebe muhtaç değildir. O'nun varlığı mahlûkatın varlığına hiçbir cihetle benzemez. Hiçbir cihetle dengi, eşi ve benzeri yoktur.

    Mümkine gelince, mümkin varlığı ile yokluğu eşittir, var da olabilir, yok da olabilir. Mümkinin varlığı da, yokluğu da muhal değildir. Yaratılan ve yaratılma ihtimali olan herşey mümkindir.

    Meselâ, kâtibe göre bir harfin yazılıp yazılmaması denktir. Yâni, kâtib, o harfi yazabilir de, yazmayabilir de. Demek ki, "harf için iki taraf sözkonusudur. Olmak ve olmamak. Kâtib bu iki şıktan hangisini tercih ederse o gerçekleşir. Yazmayı tercih ederse harf yokluktan varlık âlemine çıkar, yazmamayı tercih ederse yoklukta kalır.

    Bütün mümkinat, Cenâb-ı Hakk'ın yanında bu harf gibidir. Kâinat, O'nun yaratmasıyla meydana geldiği gibi, yine O'nun irâdesi, kudreti, terbiye ve takdiri ile varlığını sürdürmektedir. Gerek var olmasında, gerekse devam ve bekasında Allah'a muhtaçtır.

    Mümkinat âleminde, O Vâcib-ül Vücudu âciz kılacak bir mahlûkun olması düşünülemez. O'nun ezelî irâdesi ve mutlak kudreti karşısında herşey eşittir. Küçük - büyük farkı yoktur. O kudrete nisbeten bütün galaksilerle bir zerre birbirine denktir. Bir çiçek ile baharın, parça ile bütünün farkı yoktur.

    Mümteniye gelince; mümteni, varlığını tasavvur etmek asla mümkün olmayan demektir. Mümkinin "olmak", "olmamak" gibi iki ciheti varken, mümteninin tek ciheti vardır; o da olmamaktadır. Yokluk mümteninin daimî vasfıdır. Onun varlığını tasavvur etmek, çelişki ve tezatları doğurur.

    Meselâ, bir rakam ya çifttir, ya da tektir. Bir rakamın hem çift, hem de tek olması mümtenidir.

    Bir insanın aynı anda hem ayakta, hem de oturur olması da mümtenidir.

    Bir rakamın sonsuzdan büyük olması da mümtenidir.

    Aynen öyle de, Cenâb-ı Hakk'ın ortağı ve benzeri olması da mümtenidir.

    Mümkinin vâcib'ten büyük olması da mümtenidir.

    Mahlûkun Hâlık'tan üstün olması da mümtenidir.

    Soru sahibi bir demogoji ile mümteniyi mümkin göstermeye çalışmaktadır.

    7) Soru sahibi büyüklük kavramının cahilidir.

    Cenâb-ı Hakk'ın büyüklüğü mahlûkata nisbeten değildir. Yâni, O, zâtında büyüktür, büyüklüğü mahlûkat ile kıyasa girmez. O'nun Zâtı hiçbir mahlukuna benzemediği gibi, büyüklüğü de mahlûkatın büyüklüğüne benzemez, takdirle bilinmez. Mahlûkatın büyüklüğü nisbîdir, birbirine göredir.

    Bu hakikati bir misâl ile açıklamaya çalışalım. Güneşin büyüklüğü kar zerrelerindeki tecellileriyle kıyasa girmez. Zira, bütün o tecelliler, parlaklıklarını o güneşten almaktadırlar. Nasıl onunla kıyasa girebilirler?

    Bu misâl gibi, ilmi, kudreti, azamet ve kibriyâsı sonsuz olan Allahü Teâlâ' nın büyüklüğü de mahlûkatın büyüklüğü ile hiçbir cihetle kıyasa giremez. Zira bütün mahlûkat hep O'nun sıfatlarının ve isimlerinin tecellileridir. Varlıkları O'nun var etmesiyle, hayatları O'nun hayat vermesiyle, nurları O'nun nurlandırmasıyladır. Onların büyüklükleri ancak birbirilerine göredir. O'nun bir mahlûku olan insan aklı ne kadar büyüklük tasavvur ederse etsin ve yine insan hayali büyüklüğü nasıl hayal ederse etsin bunların hepsi mahlûk büyüklüğüdür. Cenâb-ı Hakk'ın büyüklüğü, düşünülen ve hayal edilen bütün bu büyüklüklerden münezzehtir, yücedir.

    Bilindiği gibi, matematik ilminde bir "sonsuz" kavramı vardır. Bütün rakamlar ona nisbetle kıyasa giremeyecek kadar küçük kalırlar. Onların büyüklükleri birbirilerine göredir. Sonsuz için bir ile bir milyarın farkı yoktur. Bu noktada sonsuza nisbeten büyük-küçük fark etmez. Bütün rakamlar, şuurlu kabul edilse, bunların hepsi sonsuzu kavramakta aynı derecede güçsüz ve noksan kalacakları gibi, Cenab-ı Hakk’ın sonsuz büyüklüğünü anlamakta da bütün akıllar aynı nisbette âciz kalırlar. O mutlak ve sonsuz büyüklük, bu sınırlı akla sığmaz.

    Soruda sözü edilen o vehmi varlığın, mahlûk olacağı peşinen kabul edilmektedir. Bir mahlûk ise ne kadar büyük olursa olsun, büyüklüğü mahlûklara göredir ve o daire içinde düşünülür.

    San'atkârın san'atından büyük olduğu tartışma kabul etmez bir gerçektir. Meselâ, Selimiye Camii'ndeki bütün kemâlât ve güzellik hep mimarının kemâlâtından süzülmüş, ilminden dökülmüştür. O taşları bir şaheser hâline getiren, Mimar Sinan'ın ruhundaki incelik, düşüncesindeki derinlik, hissiyatındaki zerafet ve san'atındaki meharettir. Alkış Sinan'adır, takdir O'na gider. Faraza, Sinan'ın ömrü, ebedî olsaydı, daha nice camiler yapar, eserler vücuda getirirdi. O eserlerin hepsi de O'nun büyüklüğüne delil olurdu. Lâkin, onların büyüklükleri Mimar Sinan'ın büyüklüğüyle mukayeseye giremezdi.

    Şu kâinat denilen büyük mescid, arşlar, ferşler, sema tabakaları, uçsuz bucaksız galaksiler de hep Allah’ın eseri, icadı ve mahlûkudur. Onlarda tecelli eden bütün güzellikler ve üstünlükler Esmâ-i İlâhiyye'ye aittir. Bütün mevcudat Cenâb-ı Hakk'ın kudretiyle, iradesiyle, hâkimiyetiyle ayakta durmaktadır. Atomlardan galaksilere kadar herşey, her haliyle ve tavriyle, her an O’nun hâkimiyeti ve gözetimi altındadırlar. O'nun hâkimiyeti karşısında herşey mahkûm, O'nun büyüklüğü karşısında her mahlûk zelildir.

    İşte yukarıdaki soru, büyüklük mefhumunu bilmemek yanında, Hâlikıyet ve mahlûkıyeti de bilmemekten kaynaklanmaktadır.

    Alıntıdır.


    Hayat Murat Boz un memesi gibi, Rasim Ozan Kütahyalı çenesi gibi, Vahdettin in son senesi gibi, Bakir kızın Coşkun a veresi gibi, İran la İsrail arası gibi,Durum değişir kerhane numarası gibi, Çömelene birisinin vurası gibi,Yazı diyince bozukluğun turası gibi,Koç ya da Sabancı parası gibi, Oy verdiklerin niye yarasa gibi?
  3. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Böcüklerin Efendisi
    krypt
    krypt's avatar
    Kayıt Tarihi: 05/Mart/2004
    Erkek

    x3uqm4 bunu yazdı:
    -----------------------------
     Kendisinin Kaldıramayacağı. Eğer kaldırabilseydi, soruda kendinin kaldırabileceği yazardı :)
    -----------------------------

    Çok insancıl ve dar düşünüyorsun, bahsettiğin şey herhangi başka bir insan değil; tanrı. Kelimelerin, alfabelerin zincirleriyle bağlanmış olan bir tanrı düşünmek saçma. Ben inanmıyorum tanrıya falan, lakin bu verdiğin de yıllardır keko müslümleri tav etmek için kullanılan bir kelime oyunundan başka bir şey değildir. Artık baydı, yeni bir şeyler üretin. En az inananlara ayar olduğum kadar, ateistlere de ayar oluyorum.


    while (1<2)
  4. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    anarsistherif
    anarsistherif's avatar
    Kayıt Tarihi: 27/Ağustos/2009
    Erkek
    KrypT bunu yazdı:
    -----------------------------

    x3uqm4 bunu yazdı:
    -----------------------------
     Kendisinin Kaldıramayacağı. Eğer kaldırabilseydi, soruda kendinin kaldırabileceği yazardı :)
    -----------------------------

    Çok insancıl ve dar düşünüyorsun, bahsettiğin şey herhangi başka bir insan değil; tanrı. Kelimelerin, alfabelerin zincirleriyle bağlanmış olan bir tanrı düşünmek saçma. Ben inanmıyorum tanrıya falan, lakin bu verdiğin de yıllardır keko müslümleri tav etmek için kullanılan bir kelime oyunundan başka bir şey değildir. Artık baydı, yeni bir şeyler üretin. En az inananlara ayar olduğum kadar, ateistlere de ayar oluyorum.


    -----------------------------
    Kelime oyunu degil hocam, paradoks. Soruda çelişki var, Çünkü tanrının kendisi bir çelişki!
    @saftiriksincap hocam. hepsini değil ama başlıkları ve ilk cümlelerini okudum. Verilen cevap saçmalıktan başka bir şey değil. ilk üç sorunun sorulma sebebi sadece dördüncü soruyu doğrulamak amacıyladır. eğer sen ilk üç sorudan eminsen direk dördüncü sorudan başlayabilirsin sormaya ;)

    =)
  5. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Böcüklerin Efendisi
    krypt
    krypt's avatar
    Kayıt Tarihi: 05/Mart/2004
    Erkek

    Arkadaşım algıları kapamadıysan sana son kez özet geçeyim, tanrı kendisinin kaldıramayacağı kadar büyük bir taş yaratabilir, lakin sonradan da kaldırabilir. Bu bir insan için, fizik kuralları dahilindeki herhangi bir canlı için mümkün değildir. Ancak tanrı için mümkün ya da mümkün değil kavramları yoktur, dolayısıyla ortada bir çelişki de yoktur. Tanrı kavramı için dünyasal mantığın hiç bir geçerliliği yoktur. Peki şimdi "Tanrı kendisinin kaldıramayacağı kadar büyük bir taş yaratabilir, lakin sonradan da kaldırabilir." diye ortaya attığım cümlenin neden mümkün olmadığını, mümkünse "Çünkü imkansız." gibi basit bir dansöz hareketiyle kaçamak yapmadan bana açıkla.


    while (1<2)
  6. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    saftiriksincap
    saftiriksincap's avatar
    Kayıt Tarihi: 31/Ağustos/2010
    Erkek

    KrypT bunu yazdı:
    -----------------------------

    Arkadaşım algıları kapamadıysan sana son kez özet geçeyim, tanrı kendisinin kaldıramayacağı kadar büyük bir taş yaratabilir, lakin sonradan da kaldırabilir. Bu bir insan için, fizik kuralları dahilindeki herhangi bir canlı için mümkün değildir. Ancak tanrı için mümkün ya da mümkün değil kavramları yoktur, dolayısıyla ortada bir çelişki de yoktur. Tanrı kavramı için dünyasal mantığın hiç bir geçerliliği yoktur. Peki şimdi "Tanrı kendisinin kaldıramayacağı kadar büyük bir taş yaratabilir, lakin sonradan da kaldırabilir." diye ortaya attığım cümlenin neden mümkün olmadığını, mümkünse "Çünkü imkansız." gibi basit bir dansöz hareketiyle kaçamak yapmadan bana açıkla.


    -----------------------------

    Hocam durum böyle diil. ortada sonsuz bir güç ve kudret var, Diğer arkadaşın sorduğu sorudan beklediği cevap sonsuz kudret, güç + 1kg daha = ne eder gibi bişey :) yok böyle bişey, Adı üstünde sonsuz güç ve kudret. Sonsuzun ötesi mi var=


    Hayat Murat Boz un memesi gibi, Rasim Ozan Kütahyalı çenesi gibi, Vahdettin in son senesi gibi, Bakir kızın Coşkun a veresi gibi, İran la İsrail arası gibi,Durum değişir kerhane numarası gibi, Çömelene birisinin vurası gibi,Yazı diyince bozukluğun turası gibi,Koç ya da Sabancı parası gibi, Oy verdiklerin niye yarasa gibi?
  7. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    gokayortaburun
    gokayortaburun's avatar
    Kayıt Tarihi: 06/Aralık/2010
    Erkek

    2011 in konusu olur bu başlık :) 

  8. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Böcüklerin Efendisi
    krypt
    krypt's avatar
    Kayıt Tarihi: 05/Mart/2004
    Erkek

    saftiriksincap bunu yazdı:
    -----------------------------

    Hocam durum böyle diil. ortada sonsuz bir güç ve kudret var, Diğer arkadaşın sorduğu sorudan beklediği cevap sonsuz kudret, güç + 1kg daha = ne eder gibi bişey :) yok böyle bişey, Adı üstünde sonsuz güç ve kudret. Sonsuzun ötesi mi var=


    -----------------------------

    Peki sonsuz güç ve kudret benim söylediğim şeye yetmiyor mu yani?


    while (1<2)
  9. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    wking
    wking's avatar
    Kayıt Tarihi: 28/Mart/2010
    Erkek

    x3uqm4 bunu yazdı:
    -----------------------------
    KrypT bunu yazdı:
    -----------------------------

    x3uqm4 bunu yazdı:
    -----------------------------
     Kendisinin Kaldıramayacağı. Eğer kaldırabilseydi, soruda kendinin kaldırabileceği yazardı :)
    -----------------------------

    Çok insancıl ve dar düşünüyorsun, bahsettiğin şey herhangi başka bir insan değil; tanrı. Kelimelerin, alfabelerin zincirleriyle bağlanmış olan bir tanrı düşünmek saçma. Ben inanmıyorum tanrıya falan, lakin bu verdiğin de yıllardır keko müslümleri tav etmek için kullanılan bir kelime oyunundan başka bir şey değildir. Artık baydı, yeni bir şeyler üretin. En az inananlara ayar olduğum kadar, ateistlere de ayar oluyorum.


    -----------------------------
    Kelime oyunu degil hocam, paradoks. Soruda çelişki var, Çünkü tanrının kendisi bir çelişki!
    @saftiriksincap hocam. hepsini değil ama başlıkları ve ilk cümlelerini okudum. Verilen cevap saçmalıktan başka bir şey değil. ilk üç sorunun sorulma sebebi sadece dördüncü soruyu doğrulamak amacıyladır. eğer sen ilk üç sorudan eminsen direk dördüncü sorudan başlayabilirsin sormaya ;)

    -----------------------------

    Hocu hakaret etmemeye çalışmaktayım.

    Soru sormuşsun ve seni pis göt edecek bir cevap yazmış arkadaş, niye okumazsın ki?

    Kur'an'da bir ayette der ki: "Ve andolsun ki; cehennemi, insanların ve cinlerin çoğuna hazırladık (yarattık). Onların kalpleri vardır, onunla fıkıh (idrak) etmezler. Onların gözleri vardır, onunla görmezler. Onların kulakları vardır, onunla işitmezler. Onlar hayvanlar gibidir. Hatta daha çok dalâlettedirler. İşte onlar, onlar gâfillerdir." (A'RAF Suresi 179. Ayet)

  10. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    catlos
    catlos's avatar
    Kayıt Tarihi: 31/Temmuz/2005
    Erkek

    x3uqm4 bunu yazdı:
    -----------------------------

    _onun gücünün sonsuz olduğunu kabul ediyor musun?
    
    _evet.
    
    _soru:''bu niteliklere sahip olduğunu kabul ettiğin tanrı, kendisinin kaldıramayacağı kadar ağır bir kaya yaratabilir mi?
    
    Eğer cevap yaratabilir ise: Onun gücü herşeye yetmez.
    
    Eğer cevap yaratamaz ise: O Herşeyi yaratan değildir.
    

    -----------------------------

    birader sonsuzluk diyosun sonra sonsuzluktan daha büyük bişeyden bahsediyosun sonsuzluktan büyük bişey yok diye biliyorum 

    Eğer cevap varsa: o zaman sonsuzluktan büyük olan şeyin tanımını yapabilir misin

    Eğer cevap yoksa: o zaman desteklediğin şeyin doğruluğunu biraz daha düşünmen gerek


    severim serçeleri, narin olur pençeleri...
Toplam Hit: 31326 Toplam Mesaj: 248