folder Tahribat.com Forumları
linefolder Derin Konular
linefolder Dinler Ve İslamiyet İle İlgili Ciddi Anlamda Merak Ettiklerim



Dinler Ve İslamiyet İle İlgili Ciddi Anlamda Merak Ettiklerim

  1. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    TheIceberg
    TheIceberg's avatar
    Kayıt Tarihi: 08/Ekim/2010
    Erkek

    bychaos bunu yazdı:
    -----------------------------

    TheIceberg bunu yazdı:
    -----------------------------

    1. ademde butun irklarinin geninin tasinmasi IMKANSIZ

    2.simdi ilk insanlar mesela adem havvanin cocuklari ve iste babalar cocuklarla kardes kardesle yapti saglikliydi diyorsunuz, su anda sagliksiz olmasi acaba evrim nedeniyle olmasin?

    3. bilmiyorum en azindan lise biyolojisi gordun mu ama adam mavi gozlu ise A diyelim gene, adam aa olur, adamin cocuklari anneden gelen A ile Aa olur, (anne kahverengi gozlu olmak zorunda bunun icin) zaten cocuklarda A da a da oldugundan bu sondaki anneden a gelmesi torunlarda mavi goz olmasini aciklar. arastirmadan etmeden (lise biyolojisine bile bakmadan) atip tutman ne kadar da zavallica.

    4. kolelik islam sayesinde mi kalkti? hocam sacmalama lutfen ya. ayrica islam devletini buyutmek icin yapilan savaslarda olen adamlar hakkinda konusmani da gormek isterim.


    -----------------------------
    ya arkadaşım diyorsun ki ademde bu kadar ırk ın geni olamaz renkler olamaz o bu, o zaman cennet nerde cehennem nerde bunlarda yok yani bir yaratıcı var diyoruz siz şu bu olamaz diyorsunuz biz diyoruz ALLAH ol dedimi olur.. sen ya o olamaz diyorsun birde, tohum kadar bilginle tartışmaya giriyorsun çekil köşeden izle bari..

    Lise biyolojisi yok uni kimyası o bu şu, kitaplarınıza 2 photoshop ürünü resim koyuyorlar deseler sinekten geldik boy boy büyütüp insan yapsalar inanırsınız bu kafadasınız, ne öyle birini gören var ne bilen var bilim bile yalanladı bu evrim denen olayı.

    Bana diyorsun ki enerjiden patladı, yahu ALLAH direk dünyayı yaratmaz tutar bir sebep koyar önüne sende o yaptı sanarsın yani biri birini öldürür zannedersin onu gerçekten o öldürdü, aslında o öldürmedi o ölmesine sebep oldu müslümanın inancı bu..

    Patlamada bir sebeptir, zaten bu dünyanın öbür ismide sebepler alemidir herşey bir sebepten ötürü yani sen daha neyi tartışıyorsun patlamadan oldu diye enerji diye..

    Kölelik tabi islam sayesinde kalktı daha tarih okumadan King'im ayağına yatmayın ya, islam gelene kadar kadınları bile asıp kesiyorlardı, bunu dünya biliyor, kölelere eziyet ediyorlardı, ama islam adamlarının köleleri köle sahibi ne yiyorsa kölede onu yiyordu ve islam o kadar teşvik etmiştir ki köle azadına, şunu yaptın köle azad et bunu yaptın köle azad et tonlarca yani...

    Araştır bilgi edin öyle tartış sen körü körüne bir enerji gidiyorsun renk diyorsun söylüyoruz patlama diyorsun söylüyoruz, en mantıklı cevapları veriyoruz hala enerji diyorsun, he öyle inan ona birşey demiyorum ama bilgisiz gelip tartışma..

    Çünkü sende ne bir bilgi birikimi var ne başka birşey okulların sana verdiğin bomboş safsata bilgilerle dolmuş beynin onu sayıklayıp duruyorsun, birşeyi tartışmak için o konu hakkında bilgi sahibi olman lazım yoksa tek taraflı senin yaptığın gibi olur..

     


    -----------------------------

     

    bilgi birikim seviyeni paylasirsan benimle istersen de pmden sevinirim beni bilgisiz olarak goruyorsan.neyse. photoshop urunu resim ne hocam. kaynak goster bana. gotunde kancali balik yemi bocek koyan kitabina harun yahya. evrim teorisini kim curutmus hocam bilim diyorsun bu ulkenin en iyi genetik okullarindan birinde okuyan bi adama bilim diyosun ya? hangi bilim evrimi curutmus hocam hangisi? ne resmi konmus? kaynak goster.

     

    sen arastirmadan etmeden konusuyorsun hocam. curutulmusmus. ya kaynak goster ya da sallama.

  2. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    zalimadam
    zalimadam's avatar
    Kayıt Tarihi: 08/Şubat/2011
    Erkek

    ADAM BUKADAR YAZIYI OKUYABİLSEYDİ ŞİMDİ ÇOKTAN FİZLOZOF OLMUŞTU

    SEN BUNLARI BOŞVER DOSTUM NEKADAR UĞRAŞSAK BOŞ

    GİT SEX YAP GEZ TOZ HAYATINI YAŞA ÖBÜR DUNYADA TELEFONLARIŞIRZ


    fukara hamam böceklerini zehirleyen adam.
  3. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    DiKeyEy
    DiKeyEy's avatar
    Kayıt Tarihi: 07/Mayıs/2010
    Erkek

    islami kaynaklarda evrim yoktur.. devir vardır ancak bu genetik bi evrim değil ruhun değişimleridir..

    yerin kaç kat altına kadar evrimi kanıtlamak için çıkartılan fosiller ise kanıtlamıştır ki bi tane dahi ara fosil yoktur.canlılar değişerek değil.birden ortaya çıkmışlardır.

    kaldıki evrimlede çıkmış olsa bu fenne ters değildir.Allah her türlü yaratabilir.Ademi annesiz babasız,Havvayı ondan,İsayı babasız olarak halk etmiştir.


    haklı öğüt egoyu öfkelendirir.
  4. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Sergen
    Sergen's avatar
    Kayıt Tarihi: 22/Eylül/2010
    Erkek

    ya TheIceberg hocam ben anlamadım ki derdin ne senin sen  bizi inancımızdan saptırabilir misin hayır biz seni zorla inandırabilirmiyiz hayır tamam o zaman sanane bizim neden inandığımızdan kimse sana dedimi neden inanmıyorsun sen ve bilim insanları zeki insanlarsınız yakışırmı size inanmak bırak bizim gibi cahilleri inanıyorsak inanalım inanmıyorsak inanmayalım egolarını tatmin edebileceğim başka bişey kaldıysa söylüyeyim ?


    Hayat Bir Savaşsa Tek Silahın Aklın Ve İnancındır...
  5. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    BosphorusPasha
    BosphorusPasha's avatar
    Kayıt Tarihi: 30/Eylül/2007
    Erkek

    TheIceberg bunu yazdı:
    -----------------------------

    Fcuk bunu yazdı:
    -----------------------------

    enerjiden geldik maymundan geldik büyük patlama fırt zırt

     

    -----------------------------

     

     

    topraktan gelmek daha mantikli di mi hocam :D 


    -----------------------------

    tabi mantıklı arkadaş, Senin yediğin her bi bok topraktan gelme insan neden gelmesin ? 

  6. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Böcüklerin Efendisi
    krypt
    krypt's avatar
    Kayıt Tarihi: 05/Mart/2004
    Erkek

    Ya 2012 geliyor, hepimiz öleceğiz hala ara fosil yok diyen var oha artık, hakkaten oha. Arkadaşım karıştırmayın şunları bu tartışmalara. Bak son cümlen ne güzel, sadece onu söyle canımı ye.


    while (1<2)
  7. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Anakroniq
    Anakroniq's avatar
    Kayıt Tarihi: 01/Mayıs/2008
    Erkek

    TheIceberg bunu yazdı:
    -----------------------------

    Anakroniq bunu yazdı:
    -----------------------------

    TheIceberg bunu yazdı:
    -----------------------------

    Anakroniq bunu yazdı:
    -----------------------------

    TheIceberg bunu yazdı:
    -----------------------------
    Hocam ebu davud diye yazdiginin hic bi temeli yok bi insan ayni seyde 100 tane cesit trait tasimaz tasiyamaz. Ayrica ben de sana onu anlatmaya calisiyorum evrim zaten random mutation ve benzeri seyler ile olusuyor. Mavi gozun olusumu mutasyondur mesela. Evrim de ayni sekilde hocam mutasyonu kabul edip evrimi etmemen garip. Ayrica beyaz insabdan degil siyah irktan geldigimizi belirtme ihtiyaci hissettim. Bi de yani topraktan yaratildigimiza mi inanmak sizce daha makul yoksa butun canlilarin prokaryotlardan farklilasarak gelismesi mi?
    -----------------------------

    Ebu Davud'un yazmış olduğu kitap ve kendisi hakkında bilgi için TIKLA.

     

    Darwin’in zamanında genetik ve mikrobiyoloji gibi hücre ve üreme konularına bilimsel açıklamalar getiren bilimler mevcut değildi. Bunun için iddialarına karşı, kesin bir şey söylenemiyordu. Bu bilimlerin ortaya çıkması, Darwin’in teorisini temellerinden sarstı. Bu durumda evrimciler de yeni yollar aramak durumunda kaldılar ve teoriye mutasyon mekanizması eklendi.

    Bu iddiaya göre, mutasyonlar, yani canlının genetik şifresi DNA’da meydana gelen hasar, bozulma ve kopmalar neticesinde yeni canlılar oluşuyordu ve doğal seleksiyon bunları ayıklayarak güçlülerin hayatta kalmalarını sağlıyordu.

    Oysa bu durum teoriyi kendi içinde bile çelişkili hale getirmişti. Çünkü mutasyonlar canlıya zarar verip yaşama şansını azaltıyordu. Zaten çok nadiren meydana gelen bir mutasyon, üstelik de kazanılan özelliğin bir sonraki nesle aktarılabilmesi için ancak üreme hücrelerinde olması gerekirken, canlıya büyük zarar veriyordu. Tek bir faydalı mutasyonu tanımlamak bile çok zorken, türü değiştirebilecek bir mutasyonlar zincirini düşünmek imkânsızdı.

    1953’de Miller bir deney gerçekleştirdi. Evrimcilerin iddialarındaki doğal seleksiyon mekanizmasının tek bir örneğinin bile mevcut olmadığını, çeşitli sebeplerden dolayı hayvan toplulukları sayılarında değişme yaşandığını, ancak hiçbir zaman bir kedinin köpeğe, bir çamın meşeye dönüşmediğini ispat etti. Moleküler düzeyindeki incelemelerinde, aminoasitlerin yapılarının evrimle açıklanamayacağı görüldü.

     

    Evrimi kanıtlamak uğruna laboratuvarlarda radyasyona maruz bırakılan deneklerde ulaşılan sonuç, bacakları kafalarından çıkan meyve sineklerinden öteye gidememiştir. Bugüne kadar gözlemlenmiş hiçbir yararlı mutasyon örneği yoktur. Gözlemlenmiş tüm mutasyonlar zararlıdır.

     

    Pierre-Paul Grassé:

    Ne kadar çok sayıda olursa olsunlar, mutasyonlar herhangi bir evrim meydana getirmezler. (Pierre-Paul Grassé, Evolution of Living Organisms, Academic Press, New York, 1977, s. 88  )

     

    Stephen Jay Gould:

    Bir mutasyon büyük ve yeni bir ham malzeme (DNA) oluşturmaz. Türleri mutasyona uğratarak yeni bir tür elde edemezsiniz. (Hoimar Von Ditfurth, Dinozorların Sessiz Gecesi 2, Alan Yayıncılık, Kasım 1996, İstanbul, Çev: Veysel Atayman, s.66-69  )


    -----------------------------

     

     

    hocam bogazici molekuler biyoloji ve genetik okuyorum, bize ilk ogretilen sey evrim, yararli mutasyon tabi ki vardir. kahverengi gozun mutasyona ugrayip mavi olmasi vb. lutfen arastir hocam. objektif bi sekilde, oyle harun yahya modunda takilma lutfen, biraz ufkunuzu acin iki taraftan bakin.


    -----------------------------

     

     Hatırlayacaksınız, bir organizmanın DNA'sında bir değişikliğin olması hemen her zaman onun için zararlıdır; başka bir deyişle yaşamını sürdürebilme kapasitesinde azalmaya yol açar. Bir benzetme yapalım; Shakespeare'in oyunlarına rastgele eklenen cümlelerin onları daha iyi yapması pek olası değildir... Temelinde DNA değişiklikleri ister mutasyonla, ister bizim dışarıdan bilerek eklediğimiz yabancı genlerle olsun, yaşamı sürdürebilme şansını azaltma özelliklerinden dolayı zararlıdır. (Mahlon B. Hoagland, Hayatın Kökleri, s. 153  )

    Warren Weaver (Evrimci bilim adamı). Weaver, İkinci Dünya Savaşı'nın ardından nükleer silahların sonucunda oluşan mutasyonları incelemek için kurulan Atomik Radyasyonun Genetik Etkileri Komitesi'nin (Committee on Genetic Effects of Atomic Radiation) hazırladığı rapor hakkında şöyle diyordu:

    Çoğu kimse, bilinen tüm mutasyon örneklerinin zararlı olduğu sonucu karşısında şaşıracaktır, çünkü mutasyonlar evrim sürecinin gerekli bir parçasıdır. Nasıl olur da iyi bir etki -yani bir canlının daha gelişmiş canlı formlarına evrimleşmesi- pratikte hepsi zararlı olan mutasyonların sonucu olabilir? (Warren Weaver, "Genetic Effects of Atomic Radiation", Science, cilt 123, 29 Haziran, 1956, s. 1159  )

    Üstelik mutasyona uğramış genlerin, karşılaşılan durumların büyük çoğunluğunda ve şimdiye kadar üzerinde çalışılan türlerde zararlı etkilerine rastlanmıştır. En uç durumlarda zararlı etkiden kastettiğimiz ölüm demektir. Diğer durumlarda ise döl üretebilme olanağının azalması veya diğer bazı ciddi anormallikler anlamına gelir. (Warren Weaver, "Genetic Effects of Atomic Radiation", Science, s. 1158  )

     

    Hocam ben kafamdan yazmıyorum bu söylediklerimi, yıl ve kaynak da eklenmiş halde bulduklarımı seninle paylaşıyorum...


    -----------------------------

     

     

     

    hocam mutasyonlarin zararli oldugunu nereden cikariyorsun? kus gribi insana nasil gecme ozelligini kazandi? bu kendi gelisimi icin iyi yonde bir mutasyon degil mi, evrimlesme degil mi? bakteriler antibiyotikleri nasil rezistans kazaniyor? 


    -----------------------------

    Bakterilerdeki antibiyotik direnci penisilinin icadından önce de var olan bir özelliktir

    Bakterilerde meydana gelen antibiyotiğe karşı direnç, onların mutasyon sonucunda sonradan geliştirdikleri bir özellik değildir. Bakteriler bu özelliğe antibiyotiğe maruz kalmadan önce de sahiptirler.

    Bu tür direnç özelliklerinin penisilinin icadından önce de birçok bakteri türünde mevcut olduğu tıp dünyasında bilinen bir gerçektir. Ama genellikle Darwinistler bunu bilmezlikten gelirler veya gerçekten bu konuda ciddi şekilde bilgisizdirler.

    Medical Tribune dergisindekonuyla ilgili bir olay şu şekilde aktarılmaktadır:

    1986'da yapılan bir araştırmada, 1845 yılında bir kutup keşfi sırasında hastalanarak hayatını kaybeden denizcilerin buzda korunmuş cesetleri bulunmuştur. Bu cesetlerin üzerinde 19. yüzyılda yaygın olan bazı bakteri çeşitleri tespit edilmiş ve bunlar test edildiğinde, 20. yüzyılda üretilmiş pek çok modern antibiyotiğe karşı direnç özellikleri taşıdıkları hayretle saptanmıştır. (Medical Tribune, 29 Aralık1988, s.1, 23)

    Bakterilerin kendi türleri içinde sayısız varyasyonları (çeşitleri) vardır. Bu varyasyonların bir kısmı, bazı ilaçlara karşı direnç sağlayacak genetik bilgiye sahiptirler.

    Bakteriler belli bir ilacın etkisine maruz kaldıklarında, ilaca dayanıksız varyasyonlar yok olur; dirençliler ise hayatta kalır ve daha fazla çoğalma imkanına kavuşurlar. Belli bir zaman sonra tamamen yok olan dirençsiz bakterilerin yerini, hızla çoğalan bu dirençli bakteriler doldurur.

    Bir süre sonra, aynı bakteri türü yalnızca söz konusu antibiyotiğe dirençli olan bireylerden oluşmuş bir koloni haline gelir ve artık aynı antibiyotik o bakteri türüne karşı etkisiz olur. Ancak BAKTERİ YİNE AYNI BAKTERİ, TÜR YİNE AYNI TÜRDÜR. HERHANGİ BİR EVRİM YAŞANMAMIŞTIR.

    Ayrıca bu, bakterilerin aslında çok büyük birer Yaratılış harikası olduğuna bir delildir.

    DDT ve benzeri ilaçlara karşı böceklerde gelişen bağışıklık için de aynı durum söz konusudur. Bu bağışıklık örneklerinin çoğunda, zaten daha önceden var olan bağışıklık genleri kullanılmaktadır.

    Evrimci biyolog Francisco Ayala; "böcek zehirlerinin en kapsamlı türlerine karşı gösterilen bağışıklık, bu insan-yapımı maddeler böceklere uygulandığında, o böcek türünün çeşitli genetik varyasyonlarında açıkça vardı" diyerek bu gerçeği kabul eder. (Francisco J. Ayala, "The Mechanisms of Evolution", Scientific American, cilt 239, Eylül 1978, s. 64)


    Aşk hiçbir zaman söylenemeyen, söylenemediği için BÜYÜK olan, sevgilinin adını dile düşürmemek için sevginin adını anmayan ve sevginin adını anmadan kendi dünyasında onu çoğaltan bi' duygudur...
  8. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Anakroniq
    Anakroniq's avatar
    Kayıt Tarihi: 01/Mayıs/2008
    Erkek

    TheIceberg bunu yazdı:
    -----------------------------

    Anakroniq bunu yazdı:
    -----------------------------

    TheIceberg bunu yazdı:
    -----------------------------

    Anakroniq bunu yazdı:
    -----------------------------

    TheIceberg bunu yazdı:
    -----------------------------
    Hocam ebu davud diye yazdiginin hic bi temeli yok bi insan ayni seyde 100 tane cesit trait tasimaz tasiyamaz. Ayrica ben de sana onu anlatmaya calisiyorum evrim zaten random mutation ve benzeri seyler ile olusuyor. Mavi gozun olusumu mutasyondur mesela. Evrim de ayni sekilde hocam mutasyonu kabul edip evrimi etmemen garip. Ayrica beyaz insabdan degil siyah irktan geldigimizi belirtme ihtiyaci hissettim. Bi de yani topraktan yaratildigimiza mi inanmak sizce daha makul yoksa butun canlilarin prokaryotlardan farklilasarak gelismesi mi?
    -----------------------------

    Ebu Davud'un yazmış olduğu kitap ve kendisi hakkında bilgi için TIKLA.

     

    Darwin’in zamanında genetik ve mikrobiyoloji gibi hücre ve üreme konularına bilimsel açıklamalar getiren bilimler mevcut değildi. Bunun için iddialarına karşı, kesin bir şey söylenemiyordu. Bu bilimlerin ortaya çıkması, Darwin’in teorisini temellerinden sarstı. Bu durumda evrimciler de yeni yollar aramak durumunda kaldılar ve teoriye mutasyon mekanizması eklendi.

    Bu iddiaya göre, mutasyonlar, yani canlının genetik şifresi DNA’da meydana gelen hasar, bozulma ve kopmalar neticesinde yeni canlılar oluşuyordu ve doğal seleksiyon bunları ayıklayarak güçlülerin hayatta kalmalarını sağlıyordu.

    Oysa bu durum teoriyi kendi içinde bile çelişkili hale getirmişti. Çünkü mutasyonlar canlıya zarar verip yaşama şansını azaltıyordu. Zaten çok nadiren meydana gelen bir mutasyon, üstelik de kazanılan özelliğin bir sonraki nesle aktarılabilmesi için ancak üreme hücrelerinde olması gerekirken, canlıya büyük zarar veriyordu. Tek bir faydalı mutasyonu tanımlamak bile çok zorken, türü değiştirebilecek bir mutasyonlar zincirini düşünmek imkânsızdı.

    1953’de Miller bir deney gerçekleştirdi. Evrimcilerin iddialarındaki doğal seleksiyon mekanizmasının tek bir örneğinin bile mevcut olmadığını, çeşitli sebeplerden dolayı hayvan toplulukları sayılarında değişme yaşandığını, ancak hiçbir zaman bir kedinin köpeğe, bir çamın meşeye dönüşmediğini ispat etti. Moleküler düzeyindeki incelemelerinde, aminoasitlerin yapılarının evrimle açıklanamayacağı görüldü.

     

    Evrimi kanıtlamak uğruna laboratuvarlarda radyasyona maruz bırakılan deneklerde ulaşılan sonuç, bacakları kafalarından çıkan meyve sineklerinden öteye gidememiştir. Bugüne kadar gözlemlenmiş hiçbir yararlı mutasyon örneği yoktur. Gözlemlenmiş tüm mutasyonlar zararlıdır.

     

    Pierre-Paul Grassé:

    Ne kadar çok sayıda olursa olsunlar, mutasyonlar herhangi bir evrim meydana getirmezler. (Pierre-Paul Grassé, Evolution of Living Organisms, Academic Press, New York, 1977, s. 88  )

     

    Stephen Jay Gould:

    Bir mutasyon büyük ve yeni bir ham malzeme (DNA) oluşturmaz. Türleri mutasyona uğratarak yeni bir tür elde edemezsiniz. (Hoimar Von Ditfurth, Dinozorların Sessiz Gecesi 2, Alan Yayıncılık, Kasım 1996, İstanbul, Çev: Veysel Atayman, s.66-69  )


    -----------------------------

    hocam bogazici molekuler biyoloji ve genetik okuyorum, bize ilk ogretilen sey evrim, yararli mutasyon tabi ki vardir. kahverengi gozun mutasyona ugrayip mavi olmasi vb. lutfen arastir hocam. objektif bi sekilde, oyle harun yahya modunda takilma lutfen, biraz ufkunuzu acin iki taraftan bakin.

    -----------------------------

     Hatırlayacaksınız, bir organizmanın DNA'sında bir değişikliğin olması hemen her zaman onun için zararlıdır; başka bir deyişle yaşamını sürdürebilme kapasitesinde azalmaya yol açar. Bir benzetme yapalım; Shakespeare'in oyunlarına rastgele eklenen cümlelerin onları daha iyi yapması pek olası değildir... Temelinde DNA değişiklikleri ister mutasyonla, ister bizim dışarıdan bilerek eklediğimiz yabancı genlerle olsun, yaşamı sürdürebilme şansını azaltma özelliklerinden dolayı zararlıdır. (Mahlon B. Hoagland, Hayatın Kökleri, s. 153  )

    Warren Weaver (Evrimci bilim adamı). Weaver, İkinci Dünya Savaşı'nın ardından nükleer silahların sonucunda oluşan mutasyonları incelemek için kurulan Atomik Radyasyonun Genetik Etkileri Komitesi'nin (Committee on Genetic Effects of Atomic Radiation) hazırladığı rapor hakkında şöyle diyordu:

    Çoğu kimse, bilinen tüm mutasyon örneklerinin zararlı olduğu sonucu karşısında şaşıracaktır, çünkü mutasyonlar evrim sürecinin gerekli bir parçasıdır. Nasıl olur da iyi bir etki -yani bir canlının daha gelişmiş canlı formlarına evrimleşmesi- pratikte hepsi zararlı olan mutasyonların sonucu olabilir? (Warren Weaver, "Genetic Effects of Atomic Radiation", Science, cilt 123, 29 Haziran, 1956, s. 1159  )

    Üstelik mutasyona uğramış genlerin, karşılaşılan durumların büyük çoğunluğunda ve şimdiye kadar üzerinde çalışılan türlerde zararlı etkilerine rastlanmıştır. En uç durumlarda zararlı etkiden kastettiğimiz ölüm demektir. Diğer durumlarda ise döl üretebilme olanağının azalması veya diğer bazı ciddi anormallikler anlamına gelir. (Warren Weaver, "Genetic Effects of Atomic Radiation", Science, s. 1158  )

    Hocam ben kafamdan yazmıyorum bu söylediklerimi, yıl ve kaynak da eklenmiş halde bulduklarımı seninle paylaşıyorum...

    -----------------------------

    hocam mutasyonlarin zararli oldugunu nereden cikariyorsun? kus gribi insana nasil gecme ozelligini kazandi? bu kendi gelisimi icin iyi yonde bir mutasyon degil mi, evrimlesme degil mi? bakteriler antibiyotikleri nasil rezistans kazaniyor?

    -----------------------------

    Bilim ve Gelecek dergisinin Şubat 2006 sayısında “H5N1’in Korkutan Evrimi” başlıklı bir yazı yayınlandı. Prof. Dr. Haluk Ertan tarafından hazırlanan yazıda, son dönemde kamuoyunun gündemini meşgul eden kuş gribi konu ediliyordu. Ertan yazısında, kuş gribinin insandan insana bulaşabilen bir virüse dönüşebileceğini, bunun olması durumunda milyonlarca kişinin yaşamının tehdit altına girebileceğini yazıyordu. Bir evrimci olan Ertan, virüsle ilgili muhtemel “değişim” yollarını “evrim” olarak nitelendiriyor, virüs hakkında anlattığı senaryoların evrim teorisini desteklediği gibi yanlış bir izlenim uyandırıyordu. Şimdi Sayın Ertan’ın satır aralarına serpiştirdiği “evrim” kelimeleriyle verdiği bilgilerdeki yanlışları izah edelim.

    Ertan, yazısının başında kuş gribi virüsünü tanıtmakta, 1918 yılında 50 milyona yakın insanın ölümüne yol açan ve “İspanyol gribi” olarak anılan hastalığın virüsünün kuş gribi virüsünden türediğini yazmakta ancak tamamen yanıltıcı bir etiketlendirmeyle bunun “evrim” olduğunu iddia etmektedir. Ancak virüslerin yapısı ve ortaya koydukları değişim üzerine üretilen evrimci iddialar, çıkmazda çabalayan birtakım hayali spekülasyonlardan ibarettir.

    Evrimcileri virüslerin kökeniyle ilgili çıkmaza iten iki ana nokta vardır. Birincisi, virüslerin yaşamın sözde rastlantısal başlangıcı için bir ara aşama oluşturduğu iddialarındaki yanılgıdır. İkincisi de virüslerin ortaya koyduğu değişimleri, tüm yaşam formlarının sözde tek bir atadan türediği teorisi kapsamında yorumlama yanılgısıdır.

    Ertan’ın makalesindeki evrim yanılgılarını göstermek için öncelikle virüslerin genomları ve çoğalma şekli hakkında bazı bilgiler vermek gerekir.

    Virüsler, bir protein kılıfla kaplanmış nükleik asit (DNA veya RNA) birimleridir. Bir hücreden çok daha küçük olan virüslerin çoğu hastalığa sebep olur. Virüsler sadece canlı organizmaların hücreleri içinde üreyebilirler. Bir hücreden çok daha basit yapıda olan virüsler kendi enerjilerini üretemez, kendi kendilerine çoğalamazlar. Konakçı oldukları organizmanın mekanizmalarını ele geçirerek ve hücrenin imkânlarını kullanarak kendilerini kopyalatırlar.

    Görüldüğü gibi virüslerin çoğalması için eksiksiz mekanizmalara sahip canlı hücrelerin varlığı şarttır. Dolayısıyla virüsler, bazı evrimcilerin iddia ettiğinin aksine, yaşam formları için hayali bir ara aşama olarak kabul edilemezler. Yaşam, virüslerden hücreye gittiği iddia edilen evrimsel yolla başlamış olamaz. Çünkü canlı hücre bulunmayan bir dünyada virüslerin üremesi de mümkün olmayacaktır. Bu evrimci bilim adamlarının da kabullenmek zorunda kaldıkları açık bir gerçektir.

    Örneğin Türkiye'nin evrim konusunda otorite sayılan bilim adamlarından Prof. Ali Demirsoy virüslerin kökeni ile ilgili öne sürülen iddiaları “bilimden çok kurgu” nitelemesiyle ele almakta ve bunların geçersizliğinden şöyle söz etmektedir:

    Eldeki birikmiş bilgiler virüslerin kökeni ve bugüne kadar gelişimi konusunda bilgi vermekten çok uzaktır. Aynı zamanda birbirinden oldukça farklı üç fiziki evrende bulunabilmesi ve hiçbir evrenin bir virüsün tümü hakkında doyurucu tanımını vermemesi yorumu daha da güçleştirmektedir, özünde aşağıda belirteceğimiz yorumlar bilimsel temellerden ziyade kurguya dayanmaktadır.

    1. Virüslerin kökeni bir zamanlar hücreli organizmalardı. Diğer hücrelerde parazit hale geçen bu canlılar zamanla tüm organellerini yitirmiştir.

    2. Virüslerin kökeni bir zamanlar serbest yaşayan bir ilkin (pre) hücreli idi. Daha sonra hücreli organizmaların ortaya çıkmasıyla, bu ilkin formlar onların içerisinde parazit yaşamaya başladılar.

    3. Virüsler ne ilkin hücreli canlılardan ne de hücreli canlılardan türemiştir. Diğer organizmaların kalıtsal materyalinden kopan parçalardan meydana gelmiştir.

    İlk kuram, mikrobiyologlar tarafından uzun zaman tutulmasına karşın, bugün en az olasılıkla bakılmaktadır. Çünkü her iki grup arasında o denli büyük farklar vardır ki birinin diğerine köken olduğu varsayılamamaktadır. İkinci kuram biraz daha çekici görünmesine karşın, yine yukarıda anlatılan nedenlerden dolayı kabulü olanaksız görülmektedir. Her iki halde de organizmalar ve virüsler arasında herhangi bir geçit form bulunamamıştır. Sonuncu kuram daha akla yatkın gelmektedir.( Prof. Dr. Ali Demirsoy, Kalıtım ve Evrim, Meteksan Yayınları, Ankara, 1995, s. 73)

    Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşıldığı gibi, virüsler canlılığın başlangıcı veya cansız maddeden canlı organizmaya gittiği iddia edilen hayali evrimsel yolda bir ara aşama değildir.

    Virüslerle ilgili ikinci evrim yanılgısı, bu yapılarda mutasyonların sebep olduğu değişimleri evrime dogmatik bağlılığın getirdiği sınırsız hayalgücünün penceresinden yorumlama yanılgısıdır. Yukarıda belirtildiği gibi, virüsler canlı organizmalar değillerdir. Mutasyonlar, canlı organizmaların sahip olduğu kompleks sistemleri tahribata uğratarak onlar üzerinde zararlı hatta ölümcül etkiler meydana getirebilirler. Ancak virüslerde böyle sistemler bulunmadığı ve virüsler canlı hücre dışında durağan oldukları için nükleotid dizilimlerinde meydana gelen değişimlerin onları etkilemesi söz konusu olmamaktadır.

    Ancak bu durum, mutasyonların virüslerin çoğalma kapasitelerini hiç etkilemediği gibi algılanmamalıdır. Mutasyonlar, virüslerin ev sahibi hücrelerin zarındaki proteinlere bağlanma yeteneklerini etkileme şekli açısından onlar üzerinde olumlu veya olumsuz etkiler doğurmaktadırlar. Sözgelimi, bir virüs, belli bir grup organizmanın hücrelerine bağlanmasını sağlayan mutasyonlara maruz kaldığı zaman o organizma sayesinde çoğalma oranını büyük ölçüde artırıp yayılabilmektedir.

    Sayın Ertan da 1918 yılında insanları etkileyen bir grip virüsünün başlangıçta kuş gribi virüsü olduğunu ifade etmekte ancak bu durumu – yanlış bir şekilde- “evrim” olarak nitelemektedir.

    Canlı hücreye girmiş olan virüslerin kendilerini kopyalamaları oldukça kısa sürmektedir ve özellikle RNA tipi virüsler yüksek mutasyon oranlarına sahiptirler. Evrimciler bu değişimleri teorileriyle bağdaştırmakta ve mutasyonları evrimsel bir motor olarak yorumlamakta, virüslerde görülen hızlı değişimlerin evrimi belgelediğini iddia etmektedirler. Örneğin Darwinist olan felsefeci Daniel Dennett, AIDS virüsünün on yılda mutasyonlar sonucu sergilediği genetik çeşitliliğin, primatların sözde evrimsel tarihlerinin tamamı boyunca sergiledikleri nükleotid değişimlerinden daha çok olduğunu yazmıştır:

    “AIDS virüsü, son on yılda o kadar çok mutasyona maruz kalmıştır ki, bu dönem boyunca sergilediği genetik çeşitlilik, -kodon revizyonları olarak ölçüldüğünde- primat evriminin tamamında bulunabilecek [genetik çeşitlilikten] daha çoktur!” (Dennett D.C., "Darwin 's Dangerous Idea: Evolution and The Meanings of Life", Penguin: London UK, 1995, s.195)

    Sayın Ertan da virüslerin geçirdiği bu değişimleri sınırsız hayalgücü ve dogmatizmin toplamı olarak formüle edilen evrimci bakış açısından yorumlamakta ve şu yanılgıya kapılmaktadır:

    Çünkü virüsler, diğer tüm canlılar gibi genetik yani kalıtsal maddesinde değişiklik geçirmeye hazır canlılardır. Dünyamızdaki büyük canlı çeşitliliğinin kaynağı bu değişimlerdir. Biyolojik evrim olarak tanımlanan bu sürecin sonunda dünyamızda daha önce varolmayan yeni organizmaların ortaya çıkması mümkün olmuştur.

    Burada Dennett ve Ertan gibi evrimcilerin ısrarla görmezden geldiği açık gerçek şudur:

    Virüslerin yüksek oranda mutasyona maruz kalması evrim teorisi lehinde değil, aleyhinde kanıt oluşturur. Çünkü virüsler, tüm primat tarihi, yani on milyonlarca yıl boyunca sergilenen genetik çeşitliliği sadece on yılda sergileyebildikleri, genetik yapıları hızla değiştiği halde yine de virüs olarak kalmaktadırlar. AIDS virüsü, bunca mutasyondan sonra hala, AIDS virüsüdür.

    Kaldı ki, mutasyonları ısrarla evrim mekanizması gibi göstermek bilimsel gerçeklerle bağdaşmayan, körü körüne bir çabadır. Mutasyonlar, DNA’da meydana gelen rastlantısal değişimlerdir ve canlı organizmalar üzerinde yıkıcı ve öldürücü etkiler ortaya koyarlar. Yaşam formlarının daha basit alt formlardan kademeli olarak evrimleştiği iddiası, bu hayali evrimin mekanizması olarak öne sürülen mutasyonların, DNA’ya yeni genetik bilgi eklemesini gerektirir. Oysa sayısız deney ve gözlemin gösterdiği gerçek bunun tam aksi yöndedir.

    Ayrıca mutasyonların tüm canlı çeşitliliğini meydana getirdiği iddiası Kambriyen Patlamasıyla ilgili bulgular karşısında kesin ve net olarak geçersizdir. 545 milyon yıl kadar önce, Kambriyen döneminin başlangıcı, bugün hala birçoğu mevcut olan hayvan filumlarının tamamına yakınının aniden belirmesine şahit olmuştur. Kambriyen öncesi devirde ise, sadece tek hücreli organizmalara ve bir kaç basit çok hücreliye ait fosillere rastlanmıştır. Bu nedenle, Kambriyen devrinde ortaya çıkan canlı türlerinin evrimsel ataları olduğu iddia edilebilecek hiçbir canlıya ait fosil kaydı bulunmamaktadır. Son derece kompleks beden yapılarının aniden ve kusursuz yapılarıyla ortaya çıkışı mutasyonlarla asla açıklanamaz. Nitekim Japon bilim adamı Susomo Ohno, Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde bu gerçeği şöyle açıklar:

    Rastgele meydana gelen mutasyon oranının yılda baz çifti başına 10-9 olduğunu varsayarak ve doğal seleksiyonun negatif etkilerini de göz önünde bulundurarak, DNA baz dizilerinde %1'lik bir değişiklik olabilmesi için 10 milyon yıla ihtiyaç vardır. Evrimsel zamanda ise 6-10 milyon yıl göz kırpması kadar kısadır. Hayvanlar aleminin neredeyse tüm filumlarının aniden ortaya çıkışını gösteren Kambriyen patlamasının 6-10 milyon yıllık bir zaman arasında meydana gelmesinin ise kesinlikle genlerdeki mutasyonlara bağlı değişimlerle açıklanması mümkün değildir. (Susumo Ohno, "The notion of the Cambrian pananimalia genome, " Proceedings of the National Academy of Sciences, USA 93 (August 1996): 8475-78)

    Görüldüğü gibi Sayın Ertan’ın H5N1’in protein kılıfı üzerindeki mutasyonlardan söz etmesi, bunlar sayesinde virüsün kuşlardan sonra insanları da muhtemelen etkileyebilecek olmasını bu virüsün “evrim basamaklarını tırmanıyor olduğu” şeklinde yorumlaması, gerçeklerden tamamen uzak bir bakış açısında ısrar etmekten başka bir şey değildir. Mutasyonlar, yeryüzündeki canlı çeşitliliğini asla açıklayamamakta, genoma yeni genetik bilgi ekleyememekte, dolayısıyla canlıları evrimleştirememektedirler.

    Sonuç olarak, virüsler milyonlarca yıldır mutasyonlara maruz kalıp şekil değiştirirler, fakat daima bir virüs olarak kalırlar. Kainattaki bu kadar mükemmel canlının evrimleşerek oluştuğu iddia etmek üstelik bir virüsün şekil değiştirmesini (ama yine virüs kalmasını!) buna delil olarak göstermek insan aklının sınırlarını zorlayacak bir hayal gücüdür. Gökyüzünde uçan mükemmel kuşların, tonlarca ağırlıktaki balinaların, mükemmel sistemlerle donatılmış aslanların, zürafaların, sürüngenlerin, balıkların evrimleşerek oluşması ve böyle mükemmel sistemlere kavuşmaları mümkün değildir. Ne gökyüzünde uçan bir kuşun ne de suyun metrelerce altında yaşayan bir balığın vücudundaki sistemlerden haberi bile yoktur.

    Milyarlarca yıl da geçse, trilyonlarca yıl da geçse bir virüs yine bir virüs olarak kalır. Hiçbir zaman mutasyonlardan etkilenip bir karıncaya, bir kuşa, bir bukalemuna, Nobel ödülü kazanan bir profesöre dönüşmez! Eğer evrimcilerin elinde profesöre dönüşen bir virüs varsa onu sergileyebilirler. Görelim bakalım mutasyonlar sonucunda milyarlarca yıldır başka bir canlıya dönüşmüş tek bir virüs var mıdır!

    Evrimciler tek bir ara fosil bulamamanın hayal kırıklığını böyle virüsler, mikroplar, fareler insanın atası diye iddialarla üzerlerinden atmaya çalışmaktadırlar…


    Aşk hiçbir zaman söylenemeyen, söylenemediği için BÜYÜK olan, sevgilinin adını dile düşürmemek için sevginin adını anmayan ve sevginin adını anmadan kendi dünyasında onu çoğaltan bi' duygudur...
  9. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Buremba
    Buremba's avatar
    Kayıt Tarihi: 16/Haziran/2006
    Erkek

    konuyu tamamıyla okumadım (ki çok zor zaten) ama bir yerden kopyala yapıştır yapmayın bilgisizliğiniz belli oluyor. :)


    . . .. . ... .
  10. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    DiKeyEy
    DiKeyEy's avatar
    Kayıt Tarihi: 07/Mayıs/2010
    Erkek

    BosphorusPasha bunu yazdı:
    -----------------------------

    TheIceberg bunu yazdı:
    -----------------------------

    Fcuk bunu yazdı:
    -----------------------------

    enerjiden geldik maymundan geldik büyük patlama fırt zırt

     

    -----------------------------

     

     

    topraktan gelmek daha mantikli di mi hocam :D 


    -----------------------------

    tabi mantıklı arkadaş, Senin yediğin her bi bok topraktan gelme insan neden gelmesin ? 


    -----------------------------

    nerden geldik dien arkadaşlar daha öncelerden bi mesajım

    http://www.tahribat.com/Forum-Dunya-Ve-Gunes-Buyuk-Mu-130684/-/-/DiKeyEy/


    haklı öğüt egoyu öfkelendirir.
Toplam Hit: 46960 Toplam Mesaj: 414